PROGRAM NOTLARI

  • Nino Rota
    Flüt ve arp için Sonat
    I.  Allegro Molto Moderato

Müzikçi bir ailenin oğlu olan ve sekiz yaşında beste yapmaya başlayan İtalyan besteci Nino Rota, piyano öğreniminden sonra, Pizetti ve Casella ile kompozisyon çalışmış; sonra da F. Reiner’den şeflik dersleri almıştır. Taronto ve Bari konservatuvarlarında kompozisyon öğretmenliği de yapan Rota, 12 yaşında bestelediği oratoryo ile ilgi çekmiş, ancak ününü film müzikleriyle kazanmıştır. Stravinsky ile uzun dostluğuyla da tanınan Rota, müziğinde özellikle melodiye önem vererek armonik güçlüklerden kaçınmış; bestelerini anında, direkt anlatımla yaratarak duygusallıktan uzak kalmaya çalışmıştır.

Pek çok opera ve koral eser, üç senfoni, çeşitli çalgılar için konçertoların yanı sıra Castellani, De Filippo, Zampa, Vidor, Clément, Visconti, Monicelli, Zeffirelli, Banderçuk, Coppola gibi ünlü yönetmenlerin filmlerini müziklemiş; La Strada filminin başarısından sonra, Fellini yalnız onunla çalışmış ve Rota, Fellini’nin 80 filminin müziğini bestelemiştir. Çeşitli yapımcıların isteklerini, anında ve olağanüstü bir piyano doğaçlamasıyla gerçekleştirmesi nedeniyle en aranılan film müziği bestecisi olmuştur. 15 Prelüd, Bach üzerine varyasyonlar ve piyano eserleri dışında flütü içeren oda müziği de yazan Rota, eski moda kabul edilmesine karşın, tüm türlerde gösterdiği teknik ustalık ve beceriyle muhaliflerince bile saygı görmüştür.

Rota’nın 1937’de bestelediği ve arp virtüözü Clelia Gatti Aldrovandi’ye ithaf ettiği bu zarif üç bölümlü sonat, pastoral melodilerle açılır, arp pizzicato’ları arasında flütün melodisi gezinir. Andante sostenuto tempodaki ikinci bölüm sıcak bir armonik yapıya sahiptir. Coşkulu allegro festoso bölümüyle ise neşeli, hafif bir final yapılır. Festival kapsamındaki konser programında yalnızca ilk bölüm yer almaktadır. (Süre: 5’)

— İRKİN AKTÜZE


  • Giovanni Bottesini
    Tarantella

İtalya’nın hafif ve kıvrak adımlarıyla, partnerler arasındaki şakacı ve flörtöz oyunlarla renklenen bir halk dansı olan tarantella ve coşkulu 6/8’lik ölçüde akan müziği, yüzyıllardır bestecilere ilham kaynağı oldu. Rimsky-Korsakov, Sarasate, Paganini ve Szymanowski’den Rossini, Chopin, Saint-Saëns ve Liszt’e kadar pek çok usta, bu halk dansını klasik müziğe taşıdı. Genellikle 6/8’lik ölçüde, majör-minör ve hızlı-yavaş geçişlerle bezeli, dur durak bilmez moto perpetuo karakterinde yazılan tarantellanın en ünlü örnekleri, Rossini’nin daha sonra Bottesini tarafından iki kontrbas ve piyano için de düzenlenen vokal yapıtı La Danza ile Mendelssohn’un İtalyan Senfonisi’nin, benzer enerjideki saltarello dansıyla iç içe geçen final bölümüdür.

Kontrbas repertuvarının en ünlü tarantellası, 19. yüzyılın tartışmasız en büyük kontrbas virtüözü Giovanni Bottesini’ye (1821–1889) aittir. Bestelenme tarihi kesin olarak bilinmese de eserin, bestecinin gözdesi olduğuna kuşku yok: Bottesini, bu parçayı bazen tek başına, bazen de Elegia’ya eşlik edecek biçimde sayısız kez seslendirmiştir.

Bottesini, kontrbası tarihte belki de hiç kimsenin yapmadığı kadar dönüştürdü. 19. yüzyıl İtalyan operasıyla yoğrulmuş geçmişi, kontrbası keman ya da viyolonselle eşdeğer bir solo enstrümana yükseltmesinde büyük rol oynadı. Kontrbasın teknik sınırlarını da zorlayan sanatçı, üç telli kontrbasın tüm ses alanını didik didik ederek armonik kullanımını genişletti; orkestra temelli geleneksel yaklaşımdan uzaklaşıp kalıcı bir eser külliyatı ve bugün hâlâ geçerliliğini koruyan bir icra standardı oluşturdu.

Bottesini’nin La minör Tarantella’sı, yaklaşık beş-altı dakika sürer; en süratli kayıtlardan biri 5’ ile Bogusław Furtok’a aittir, ama çoğu yorum altı dakikaya yaklaşır. Eser, hem soliste hem de dinleyiciye çok şey sunar: Gürültülü, melodramatik bir girişten sonra eşlikçi geri planda kalsa da, kontrbasın nelere kadir olduğunu göstermek için heyecan verici bir fırsattır.

Parça, geleneğe uygun biçimde icracı için temadan önce yavaş bir girişle başlar; ardından yavaş ve lirizmi yüksek bir orta bölmeye açılır, tema yeniden duyulur ve sonunda hız kesmeyen, ateşli bir final patlar. Ani perde atlamaları ve bol armonik kullanımıyla Bottesini’nin virtüözite ağırlıklı eserlerinin tipik temsilcisidir; orta bölmedeki İtalyan lirizmi ise enstrümanın zengin tınısını sergiler. Kısacası Tarantella, dinleyiciyi ilk andan yakalayan, çalması da dinlemesi kadar coşku veren bir yapıt. Eser, solo kontrbasın sınır tanımaz imkânlarını gözler önüne sererken, icracıya türlü meydan okumalar sunar. (Süre: 6’)

— PROF. DAVID EYES


  • Gabriel Verdalle
    Méditation Op.18

Fransız arp virtüözü Gabriel Verdalle (1847–1918), kimi zaman Fransız besteci Eric Satie’yi çağrıştıran, çarpıcı ve romantik eserleriyle tanınır. Paris Operası’nda uzun yıllar baş arp sanatçısı olarak görev yapan Verdalle, hem solo arp hem de arp düetleri için çok sayıda eser yazdı. Başta Adagio adını taşıyan bu parçasını 1898’de yayımlanmadan hemen önce Méditation diye yeniden adlandırıp viyolonselci meslektaşı ve yakın arkadaşı Auguste Berthelier’e ithaf etti. Günümüzde bu eser, Verdalle’in en sık seslendirilen yapıtı olma özelliğini korur. Viyolonsel ve arp için yazılan, iki bölümlü salon parçasında arp, yumuşak kırık akor dokularıyla viyolonselin lirik melodisini destekler. Ortalama çalma süresi yeni baskılarda yaklaşık 3 dakika olarak verilir. (Süre: 3’)


  • Henri Chaussier
    Élégie

Chaussier’in 1890’lar Paris’inde bestelediği Élégie, Fa minörün hüzünlü karakterini taşır. Korno ve arp tınılarının karışımındaki berraklık ve virtüöz olmayan ancak incelikli yazımı sebebiyle, resital programlarında sıklıkla tercih edilir. (Süre: 4’)


  • Frédéric Duvernoy
    Trois Nocturnes
    I. Noktürn No.1

Yaşadığın dönemde Paris Operası’nın baş kornocusu olan Frédéric Duvernoy (1765–1838), aynı zamanda 1795-1815 yılları arasında Paris Konservatuvarı’nın ilk korno profesörü olarak görev yaptı. Üç Noktürn, Paris İmparatorluk dönemi salon repertuvarında korno-arp ikilisini en parlak şekilde temsil eden eserlerden biridir. (Süre: 10’)


  • Mario Castelnuovo-Tedesco
    Yüzyıllar Boyunca Çeşitlemeler Op.71

1920’lerde İtalya’nın en parlak genç bestecilerinden biri olarak yıldızlaşan Mario Castelnuovo-Tedesco; Heifetz, Gieseking, Piatigorsky ve Toscanini tarafından seslendirilen senfonik yapıtları, konçertoları ve piyano eserleriyle eleştirmenlerden büyük övgü toplar. 1938’de Mussolini’nin Hitler’in ırkçı politikalarını benimsemesi sebebiyle İtalya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmek zorunda kalır. 1940’lar ve 50’lerde Hollywood’da onlarca filmin müziğini yapar.

Uzun kariyeri boyunca gitar, Castelnuovo-Tedesco’nun hayatında gitgide daha merkezi bir yer edinir. Bir keresinde, “Sanatım giderek sadeleşiyor,” diye belirtir sanatçı, ardından da ekler: “Ve gitar beni özüme yaklaştırdığı için en sevdiğim ifade araçlarından biri oldu.”

1932’de Venedik’te Andrés Segovia ile tanışmasının ardından gitara ilk kez bu denli merak duyan besteci, çok geçmeden de Variations à travers les siècles, Op.71’i (Yüzyıllar Boyunca Çeşitlemeler Op.71) yazar. Derinlikli bir temanın teknik açıdan göz kamaştırıcı bir üslup çeşitliliğiyle işlendiği eser, tıpkı Castelnuovo-Tedesco’nun pek çok yapıtında olduğu gibi, hem icracıya hem de dinleyiciye keyif vermek üzere bestelendiği izlenimini verir.

İlk kez 1933/34 konser sezonunda seslendirilen esere hemen ardından aynı tema üzerine yazılmış bir Preludio (Varyasyon I), birkaç vals ve bir foxtrot eklenir. İlk iki bölüm Barok dönemi temsil ederken, valsler Romantik çağı anımsatır; foxtrot ise caz ritimleriyle çağdaş dönemin enerjisini yansıtır. Tam da bu yüzden yapıt “à travers les siècles” (yüzyıllar boyunca) başlığını taşır. (Süre: 9’)


  • Hacı Taşan
    Allı Turnam (klasik gitar için düzenlenmiş)

Allı Turnam, Orta Anadolu’nun usta bozlakçısı Hacı Taşan (1930-1983) tarafından seslendirilerek 1970’lerde TRT repertuvarına kazandırılan, gurbet ve sıla özlemini dile getiren bir uzun havadır. Allı turna, Anadolu’da flamingonun bir diğer adıdır aynı zamanda. Türküde ozan, kanatlarında kızıl tüyler taşıyan turna kuşunu haberci belleyip memleketine selam yollar. “Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle…” diye başlayan dizeler, yurduna kavuşamayan gencin içli yakarışını taşıyan yalın bir mektup gibidir.

Müzikal olarak eser, serbest ölçülü bozlak formunun tipik özelliklerini barındırır. Tahir makamı dizisine sahiptir; pes seslerde derin mikrotonal süslemeler içerir. Bu ifade zenginliği, hem Anadolu bozkırının sonsuz ufkunu hem de sevgilisinin yolunu gözleyen bir yüreğin hasretini dinleyiciye duyurur.
Allı Turnam, Keskin-Kırşehir ekolünün üç büyük ismi Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş ve Hacı Taşan zincirinde Taşan’ın adını ulusal platforma taşıyan başyapıt olmuş; yıllar içinde Neşet Ertaş, Arif Sağ, Musa Eroğlu ve pek çok topluluk tarafından yeniden yorumlanmıştır. Bugün konservatuvarlarda “bozlak” formunun temel örneklerinden biri olarak okutulmakta, mikrotonal gitar ve senfonik düzenlemelere kadar uzanan çağdaş araştırmalara ilham vermektedir. (Süre: 4’)


  • Darius Milhaud
    Klarnet ve piyano için Scaramouche
    I. Vif
    II. Modéré
    III. Brazileira (Mouvement de Samba)

20. yüzyılın en bol ürün veren bestecisi olan ve konservatuvar öğretmenliği de yapan, son yıllarında ayakta zor duracak kadar sağlığını yitirmesine karşın, oturduğu yerden orkestra yöneten Milhaud’nun en tanınan eseri de, hiç önem vermeden yazdığı Scaramouche oldu: 1916’da şair ve diplomat Paul Claudel Brezilya’ya atanınca, arkadaşı Milhaud’yu da sekreter olarak yanında götürdü. İki yıl Rio de Janeiro’da yaşayan genç besteci Güney Amerika müziğinden çok etkilendi. Bu etki de onun 1918’deki Claudel’in metni üzerine Op.48 L’homme et son Désire (İnsan ve arzusu)balesine ve 1921’deki Op.67 Saudades do Brasil adlı piyano süitlerine yansıdı. Daha sonra 1937’de, İda Jankelevitch ve Marcelle Meyer’in siparişi üzerine Molière’in çocuklara yönelik Le Médecin Volant (Uçan doktor) adlı piyesi için müzik (Op.165) yazdı. Ertesi yıl Paris’te Scaramouche Tiyatrosu’nda sahnelenen piyesin bu müziğiyle, iki piyano için bestelediği Scaramouche Süiti’nin birinci ve üçüncü bölümlerini oluşturdu. Bu müzikte de Brezilya müziğinden esinlenmişti ve Scaramouche tüm piyano düolarının en sevilen eseri oldu.

Milhaud pek istemeden yazdığı, music-hall stilindeki bu eserde piyanonun tüm tuşlarını adeta bir elektrikli-piyano tarzında hareket halinde düşünmüştü. Eserine tiyatronun, soytarı anlamına gelen ve Commedia dell’Arte’nin bir figürü olan Scaramouche adını vermişti. Bu klasik komedi figürü, 1. bölümde canlı (Vif) tempoda şakacı Latin Amerika ritmiyle, kasıtlı, yanlış notalı armonilerle canlandırılır; melankolik havada ve orta (Modéré) hızdaki 2. bölümde, siciliano ve blues formlarının ustaca kaynaştırılmasıyla sakinleşir ve 3. bölümün Brazileira –Brezilya tarzında– samba dansı ile (Mouvement de Samba) basit armoni kullanımıyla ve gürültücü şekilde dinleyiciyi de hareketlendirir. (Süre: 10’)

— İRKİN AKTÜZE


  • Ahmet Adnan Saygun
    Klarnet ve piyano için Horon

Adnan Saygun 1907’de İzmir’de doğdu. İlk müzik derslerine, İttihad ve Terakki okulunda İsmail Zühtü’nün kurduğu koroda başladı; 13 yaşında Rossati’den piyano dersleri aldı ve daha sonra Macar Tevfik Bey’in öğrencisi oldu. Okulu bitirince Hüseyin Sadettin Bey’den armoni dersleri aldı ve Fransızca kitaplarla kendini yetiştirdi. 1928’de devlet sınavını kazanarak Paris’e gitti. Vincent d’İndy’den kompozisyon, Eugène Borrel’den füg ve kompozisyon, Madam E. Borrel’den armoni ve kontrpuan, Paul le Flem’den kontrpuan, Amedée Gastoué’den Gregoryen şarkı ve Edouard Souberbielle’den org dersleri aldı. İlk eseri olarak kabul ettiği Op.1 Divertimento adlı orkestra parçasını 1929-30 yılları arasında, Paris’te öğrenciyken yazdı ve eser, 1931’de Sömürgeler Sergisi nedeniyle Paris’te açılan yarışmada ödül kazandı ve seslendirildi. 1931’de Türkiye’ye döndü ve Musiki Muallim Mektebi’ne kontrpuan öğretmeni olarak atandı. 1934’te, bir yıl süreyle Riyaset-i Cumhur Orkestrası yöneticiliğini yaptı. 1936’da İstanbul’a yerleşti ve Belediye Konservatuvarı’nda öğretmenliğe başladı ve konservatuvar arşivindeki Karadeniz oyun havalarını notaya aktardı. Aynı yıl, Macar besteci Bela Bartók ile Anadolu’yu dolaşarak halk müziğini derledi. 1939’da tekrar Ankara’ya dönerek CHP müzik danışmanlığı ve Halkevleri müfettişliği yaptı. Ankara Halkevi’nde kurduğu koroyu çalıştırdı; Ses ve Tel Birliği adlı bir dernek kurarak konserler düzenledi. Yurdun çeşitli bölgelerini gezerek yerel müzikleri inceledi ve notaya geçirdi. 1946’da Yunus Emre Oratoryosu ile olgunluk dönemine ulaşan ve eserleri yurtdışında da tanınan Adnan Saygun, aynı yıl Ankara Devlet Konservatuvarı’na kompozisyon ve modal müzik öğretmeni olarak atandı. 1947’de International Folk Music Council’ın Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. 1955’te Ankara’da kurulan Folklor Araştırma Kurumu kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1961–66 arasında Milli Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği; 1972–78 arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 1972’de Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan emekli oldu ve İstanbul’a yerleşti. Vefat ettiği 6 Ocak 1991 tarihine kadar da MSÜ Devlet Konservatuvarı’nda etnomüzikoloji ve kompozisyon derslerini sürdürdü.

Beş senfoni, iki piyano konçertosu; keman, viyola ve viyolonsel için konçertolar, divertimento, süit, danslar, eşlikli ve eşliksiz koro eserleri, operalar ve sahne eserleri, birçok oda müziği, özellikle solo piyano için parçalar besteleyen Saygun, birçok halk türküsünü de seslendirmiştir.

Müzikle ilgili her türlü bilgiyi edinmeye çalışan Saygun bu nedenle de besteciliği yanında bilim adamı sıfatını da taşıyordu. Ulusal müziğe giden yolda halk türkülerinden ve danslarından yararlanılmasını doğal olarak kabul eden, ancak bunu amaca varmak için yeterli görmeyen Saygun, önce onları otantik şekliyle öğrenmeyi, onu doğuran ortamı tanımayı, o yörenin insanları gibi düşünerek onların neşe ve acılarını içtenlikle kendi yüreğinde duymayı şart koşar. Saygun işte bu özelliklerden kopmadan müziğimizi çoksesli müziğe dönüştürmekteki ustalığıyla evrensel boyutlu eserlerin bestecisi olmuş, üstelik bu işin nasıl yapılacağına ait bilimsel çalışmaları da yürütmüştür. Bu konuda öğretim kitapları da yazmış, Musiki Nazariyatı’nda Türk halk müziği ritimlerini de incelemiştir.

Saygun’un Horon’u, Karadeniz’in kıpır kıpır dans enerjisini klarnet-piyano ikilisine taşıyan, kısa ama çarpıcı bir parçadır; çağdaş Türk müziğinin folklor-batı sentezini hem tarihsel hem de teknik açıdan ders niteliğinde sergiler. Uluslararası kataloglarda hâlen satılan az sayıdaki Türk oda müziği yapıtından biri olan eser, konservatuvar sınav listelerinde sıkça önerilir. (Süre: 3’)

— İRKİN AKTÜZE


  • Francis Poulenc
    Dört el için Piyano Sonatı
    I. Modéré
    II. Naïf et Lent
    III. Très vite

Fransız piyanist ve besteci Francis Poulenc, Debussy ve Ravel’in arkadaşı ve yorumcusu Ricardo Viñes ile piyano, Köchlin ile kompozisyon çalışmış; önce ilerici akımı temsil eden Honegger, Milhaud, Auric ve Tailleferre’in oluşturduğu Genç Besteciler grubuna katılmıştır. Özellikle solo piyano ve eşlikli şarkılar yazmış, bunları konser turnelerinde de seslendirmiştir. Operalar, baleler, sahne ve film müzikleri, koro eserleri, piyanodan başka çalgılar için de sonatlar, trio sonatlar, süitler ve solo parçaların yanı sıra, sık sık yorumlanan piyano konçertoları da bestelemiştir.

Poulenc’in Piyano Sonatı, geleneksel dört bölümlü sonat kalıbını izlemez; besteci üç adet çok kısa bölüm yazar ve toplam süre 6–6,5 dakikayı geçmez. 20. yüzyıl Fransız ve Rus bestecilerinin eserlerine dair yetkili yorumları ve çağdaş müzik estetiğinin sorunlarına yönelik keskin entelektüel yaklaşımıyla tanınan İsviçreli orkestra şefi Ernest Ansermet 1883–1969, eseri “…çok açık ve öz melodik ve armonik bir üslupla, Stravinsky’nin berraklığını, Ravel’in inceliğini ve Satie’nin neşesini taşıyan, ancak Fransız bir ruhla yazılmış bir beste,” diye özetler. (Süre: 6’)

— İRKİN AKTÜZE


  • Franz Doppler
    Andante et Rondo
    I. Andante
    II. Rondo

Flütçü, besteci ve orkestra şefi, Macar asıllı Doppler babasının öğrencisi olarak ilk konserini 13 yaşında vermiş; uzun yıllar Peşte’de birinci flütçü olarak çalışmış, yedi opera ve 15 bale yazmış, İtalyan müziğinin etkisini Rus-Polonya-Macar müziği unsurlarıyla kaynaştırarak başarı kazanmıştır. 1853’te Macar Filarmoni Orkestrası’nın kurulmasına büyük katkısı olmuş, başarılı konser turnelerinden sonra 1858’de Viyana’ya yerleşmiş, saray orkestrasında birinci flütçü ve orkestra şefi olarak görev almıştır. 1865’ten sonra Viyana Konservatuvarı’nda flüt öğretmenliği de yapan Doppler pek çok oda müziği, piyano soloları ve Macar motifleri üzerine eserler bestelemiştir.

Doppler’in tanınmış eserleri arasında yer alan Andante ve Rondo, Op.25; bestecinin iki flüt repertuvarına armağan ettiği kısa ama gösterişli bir parçadır: İlk bölümde lirizm, ikinci bölümde ise Macar dansı renkleri ve virtüözlük bir araya gelir. 1874’ten bu yana flüt düet konserlerinin vazgeçilmez parçalarından biri olarak canlılığını korumaktadır. (Süre: 8’)

— İRKİN AKTÜZE


  • Ceren Türkmenoğlu
    Çember
    Dünya prömiyeri
    Yaylı Dörtlü için

Festivalde dünya prömiyerini yapacak, yaylı dörtlü için bestelenen Çember, yıkım, dönüşüm ve iyileşme temalarını bir döngü içinde ele alır. Eser, iyileşmenin yaşamın özüyle iç içe geçtiği kadim geleneklerden, özellikle de Şamanizm öğretilerinden ilham alır. Bu geleneklerde iyi olma hâli, birey, toplum ve doğa arasındaki hassas dengenin sürekliliğiyle tanımlanırdı. Müzik ve ritüel ise hastalık ya da sıkıntı dönemlerinde bozulan bu uyumu yeniden kurmada merkezi bir rol üstlenirdi. Buna karşın, modern yaşamın durmak bilmeyen hızı, her gün bireysel ya da toplumsal düzeyde yaşadığımız ya da tanıklık ettiğimiz yıkıcı olayları sindirebilmemiz için bize çoğu zaman yeterli alan tanımaz. Eser dört bölümde gelişir: İlk bölümdeki ferah ve özgür ruh hâli, ikinci bölümde kaotik ve isyankâr bir tonla kesilir. Bunu takip eden üçüncü bölüm, içe dönerek dinleyiciyi şefkatli ve onarıcı bir alana yönlendirir. Bu bölümün merkezinde, iyileşme ve denge arayışını kutsayan kadim geleneklerin yankısı olarak Şamanlığa ait bir ezgi belirir. Dördüncü bölüm ise müziği daha coşkulu bir noktaya taşır ve yolculuğu tamamlayarak çemberi kapatır. Ancak bu kapanış, başlangıç noktasına dönüş değil, yolculuğun şekillendirdiği daha derin bir dengeye varıştır. (Süre: 20’)

— CEREN TÜRKMENOĞLU

Yukarı