PROGRAM NOTLARI
Geçmiş dönemin müziği yine o dönemin enstrümanları ile yeniden hayat buluyor. Arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu ve Müzikolog Hüseyin Kıyak, İstanbul’un köklerinde çıktıkları müzikal yolculukta sanat severleri Rum, Yahudi, Ermeni ve Müslüman toplumlarının ortak seslerini dinlemeye davet ediyor.
Şirin Pancaroğlu ve Hüseyin Kıyak, “Köklere Seyir: İstanbul’un Sesi” adını verdikleri ortak projelerinde Rum, Yahudi, Ermeni ve Müslüman toplumların ortak paydası İstanbul’un müziğinin tarihinde bir yolculuğa çıkıyorlar. Programda Osmanlı döneminden dört toplumun dini ve din dışı müzikleri; Tanburi İsak Efendi, Dede Efendi, Moralı Petros, Hamparsum Limonciyan ve daha birçok bestecinin eserlerine yer verilecek.
“Köklere Seyir: İstanbul’un Sesi” programının çekirdeğinde kadim şehir İstanbul’a zenginlik katan dini ve manevi değerler yer alıyor. Konser programı İstanbul’un zengin dinsel altyapısını temsilen; Ahrida Sinagogu’nun Sesi, Galata Mevlevihanesi’nin Sesi ve Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Sesi ve Üç Horan Kilisesi’nin Sesi başlıklarıyla kurgulandı. Bu başlıkların yanı sıra programda İstanbul’un Sesi başlığıyla Kürdilihicazkar bestelere de yer verilecek.
İstanbul’un çok renkli, çok katmanlı, çok sesli yapısına bir saygı duruşu niteliğini taşıyan bu özel konserin isminde yer alan “seyir” kelimesi, “Aziz İstanbul”a bir bakış niteliğinin yanında Osmanlı müziğindeki makamların hareket şekillerini içeren kurallarla bu kurallara uygun olarak oluşturulan melodik yapıların ahenkli yolculuğuna, seyrine de gönderme içeriyor.
Pancaroğlu ve Kıyak konserin repertuvarını oluştururken Ermeni, Müslüman, Rum ve Yahudi kaynaklarının işlevini ve köklerin birbiriyle etkileşimini ortaya çıkarmaya özen gösterdiler. Buna ek olarak; eserlerdeki form ve makamsal benzerlikler üzerinden, köklerdeki girift yapı aracılığıyla İstanbul’daki farklı dinlerin önemli mekânlarının, müziğin gelişimine sunduğu katkıyı ifade etmek amaçlanıyor. Konserin “yalnızca bir müzik dinletisi değil, entelektüel bir alt yapı ve tarihi bir bilinçle” oluşturulduğunun altı çizilirken, tek tek eserlerin ya da icranın değil projenin bütününün dinleyiciyle organik bir bağ kurması amaçlanıyor.