KHATIA BUNIATISHVILI “LABYRINTH”

PROGRAM NOTLARI

  • Erik Satie
    3 Gymnopédies No. 1 “Lent et douloureux”

Bestelerine “Armut biçiminde parça” gibi isimler veren, anlatımda “Dişi ağrıyan bir bülbül gibi” şeklinde tanımlamalar kullanan, bağımsız ve rastgele yaşayan, alaycı bir insan olarak ün yapan Erik Satie, çoğunlukla piyano için yazmıştır. Fransa’da Altılar (Les Six) adlı grubu kurmuş, ciddi bir müzik öğrenimi görmemesine karşın, kurallarla belirlenen tınıların başka türlü uyumu için çaba göstermiştir. Debussy ona ilgi duymuş, hattâ iki Gymnopédie’sinin orkestrasyonunu yapmıştır. No.1 ve 3’ün bu düzenlemeleri de 25 Mart 1911’de Paris’te Salle Eard’da onun yönetiminde seslendirilmiştir.

Eski Sparta’da antik Yunan şenliklerinde ayin dansları yapan çıplak delikanlılar anlamına gelen Gymnopédie’ler genellikle aynı tempo ve karakterdedir. Bu parçalar Ravel’i etkilemiş, onun Kaz Ana Süiti’ndeki “La Belle et la Bête”e yansımıştır. Bu karakteristik ve hepsi de 3/4’lük ölçüdeki piyano parçalarında akıcı bir havada salınan bas eşlikteki kısa temanın hafif varyasyonlarla tekrarı öngörülür. 1888’de yazılan üç Gymnopédie’nin en uzunu ve en tanınmış olan ilki ağır ve acılı (Lent et douloureux) başlığını taşır. Romans karakterinde, akorlar eşliğindeki formu, gelişmeden sürer. 2. Gymnopédie de yine zarif bir disonant bas partisi üzerine ince melodik çizgi olarak gerçekleşir; üç parçanın iki dakika bile sürmeyen en kısasıdır. 3. Gymnopédie de dengeli cümle yapısı ve gölgeli armonisi ile hayalet figürler çizer. Empresyonist stilde yazılmış olan bu üç parça Satie’nin en tanınmış parçaları olarak kalmıştır. Ancak ne yazık ki bunlar, Satie’nin tipik yönlerini yansıtmaktan çok uzaktır. (Toplam süre 3'30)

-İRKİN AKTÜZE


  • Frédéric Chopin
    Prélude No. 4, op. 28

Tüm yaşamını piyanoya adayan, Fransız bir babanın oğlu ve Polonya’nın ulusal bestecisi Frederic Chopin’in “piyano benim ikinci benliğimdir” sözlerini söylemesi de bu duruma uygundur.

17 piyano şarkısı, bir viyolonsel-piyano sonatı, keman-viyolonsel-piyano üçlüsü dışında tüm verimini, orkestra eşliğinde de olsa, solo piyanoya ayıran Chopin’in Op.28, 24 Prelüd’ü onun müzik stilinin en ilginç örneği ve temsilcisi olarak seçkinleşir. Schumann bu prelüd’leri gördükten sonra, günümüzde bile yayınını hâlâ sürdüren Yeni Müzik Dergisi’nde “çağımızın en gözü pek şairi odur ve öyle kalacaktır” diye beğenisini belirtmiş, yüzyılımızın en ünlü klavsencisi Wanda Landowska bu eseri nedeniyle Chopin’i “romantik renklerle bezenen Couperin” olarak tanımlamıştır. Chopin bu eserinde, doğal olarak Bach’ın 24 Prelüd ve Füg’ünü örnek almıştır.

Besteci Mayorka Adası’ndaki Valdemosa manastırından, dostu ve okul arkadaşı Julius Fontana’ya yazdığı 28 Aralık 1838 tarihli mektubunda, olağanüstü manzaradan ve prelüd’lerden söz ederek daha tamamlamadığını anlatır. Gerçekten de prelüd’ler daha önce yazılan birkaçı dışında, 1838-39 kışında bestelenmiştir. Chopin, ilerde vereme başlangıç oluşturan şiddetli bronşit tedavisi için dostu, kadın yazar George Sand ile –bestecinin deyimiyle– palmiyeler içindeki Palma’ya gitmişti ve kendini çok iyi hissediyordu. Paris’ten iki günlük araba yolculuğuyla Perpignan’a geçerek orada George Sand ve iki çocuğuyla (Maurice ve Solange) buluşan Chopin, Barselona’dan vapurla Mayorka’ya 1838 Kasım ayında ulaşmış ve kiralanan Senyor Gomez’in villasında mutlu günlere başlamıştı. Ancak şiddetli yağmurda, şöminesiz, rutubetli evde ısınamayan Chopin, çok öksürmeye başlamış, George Sand’ın oğlunun da hasta oluşundan kuşkulanan ev sahibi onları villadan çıkartmış, eşyaları da yakacağını söyleyerek tüm evi kireçle badana etmişti. Palma kenti halkının da onlardan veba görmüş gibi kaçması ve kaba davranması sonucu dağlardaki Valdemosa manastırına yerleşmişlerdi.

Doktorların da Paris’e oranla üç-dört misli ücret istemeleri üzerine, daha önce yayıncısı Pleyel’den prelüdler için avans alan Chopin, yine avans ve borçla gelen Sand’ın paralarını tüketmiş; Pleyel’in gönderdiği piyano haftalarca İspanyol gümrüğünce tutulmuş, adeta tüm prelüd’lerin parası istenmişti. Başta Palma belediye başkanı Alkalde ve halk bu küçük topluluğu dinsiz ya da Müslüman diye tanımlıyor; erkek giysileriyle, pantolonla dolaşan, uzun ağızlıkla duman tüttüren George Sand’dan yiyecek alışverişinde fahiş paralar istiyorlardı. Gündüz çocuklarla dolaşan Chopin, geceleri manastırın tonozlu hücrelerinde piyanosunun başında oturuyor, Sand’ın tanımıyla “bomboş geçitlerde inleyen, uluyan, umutsuz çığlıklar atan rüzgârın sesine, sel gibi boşanan yağmurun gürültüsüne karşın kahramanca beste yapmaya çalışıyordu.”

Chopin, 12 Ocak 1839’da arkadaşı Fontana’ya yazdığı mektupta prelüd’leri tamamladığını bildirdi. Bu arada bir balad’ı (Fa Majör), iki polonez’i (Do minör ve La Majör) bitirmiş, üçüncü scherzo üzerinde çalışıyordu. Sağlığı kötüleşen Chopin’in ciğerlerinden kan gelmeye başladı. 12 Şubat’ta manastırı terkederek güç bela, deniz tutmasın diye dövülen domuzlarla dolu bir vapurla adadan ayrıldılar. Chopin daha sonra Marsilya’da bakıma alındı, biraz düzelince de Sand’ın Nohant’daki evine gittiler.

Chopin, Bach’ın 24 Prelüd ve Füg’ünü beğenir ve tümünü ezbere çalar, konserlerine de öyle hazırlanır; verdiği piyano derslerinde de Bach’ı temel alırdı. Başlangıç olarak Do notasını alan Bach’ın 24 Prelüd’ü –Do Majörden sonra Do minör, sonra Re Majör ve yine Re minör– sırasıyla tüm tonaliteleri kapsamaktadır. Chopin ise Op.28 Prelüdleri’ni yine Do Majörle başlatmasına karşın sıralamayı paralel tonalitelere göre düzenledi. Liszt’in “Harika tarzda değişik ve başarılı; aynı zamanda gerçek değerleri ancak çok dikkatli ve derin bir araştırma sonucu ortaya çıkan çalışmalar” diye tanımladığı prelüd’ler, bazen 40 saniyeyi bile aşmayan süreler içinde, kesin ve uyumlu müzikal eskizlerden oluşur. Doğal olarak, Bach’ın Barok Prelüdler’ine benzemezler; ancak bazen aynı motiften –Barok stilin bir özelliğine uygun olarak– gelişerek parçanın yanında direngen (ostinato) formuna ulaşılır. Tek tek prelüd’lerin bu şaşırtıcı kısalığına karşın, Chopin kendi benliğini berrak bir lirizmle yansıtabilmiş; scherzo’yu senfoni ya da sonat formlarından çözebildiği gibi prelüd’ü de füg’den ayırmış ve bu küçük parçaları bile kendi varlığının özüne kadar ulaşan derinlikle işleyebilmiştir.

Chopin, Schumann’ın müziğini pek sevmemesine karşın, Schumann onun prelüd’lerini beğenir ve şöyle der: “O, aralarda –Pause’lerde– aldığı güçlü nefesinden tanınır.” Ünlü Fransız yazar André Gide ise 19. yüzyıl sonunda yazmayı tasarladığı, ancak 40 yıl sonra bitirdiği “Chopin Üzerine Notlar” adlı kitabında “Schumann bir şairdi, Chopin ise bir artisttir” hükmünü verdikten sonra onu bizzat dinleyenlerin anlattığına göre “Chopin’in hiçbir zaman piyanoya tam gücüyle yüklenmediğini, daima doğaçlama çalarmış izlenimi verdiğini, sanki sürekli bir arayış içindeymiş ve o anda bulmuş gibi yorumladığını; seslerin ona yol gösterdiğini, her notayı ayrı ayrı hissettiğini; bazen de basları beklenmeyen şekilde değiştirerek tümüyle başka bir anlatıma geçtiğini” anlatır ve ekler: “İşte Chopin’in anlatım gücü buradadır. O kendini, en içtenlikli olarak da prelüd’lerde yansıtır; o parçaların her biri ayrı bir görüşü canlandırır. Gerçekten de prelüd’lerin, bir küçük nefesle ayrılan her biri, ayrı bir atmosfer yaratır”.

Mi minör 4. Prelüd (1838) ağır ve temkinli (Largo) tempoda, 2/2’lik ölçüdedir. Noktürn’e benzeyen hüzünlü ezgisi kromatik olarak gelişir. (Süre 2'47).

-İRKİN AKTÜZE


  • Frédéric Chopin
    Scherzo No. 3, op. 39

Chopin’in 1839’da Mayorka Adası’nda yazdığı ve Adolf Gutman’a ithaf ettiği 3. Scherzo, Do diyez minör tonalitesine rağmen, hüzünlü bir eser değildir. Hattâ Chopin kendini sağlıkça zayıf hissettiği için bu eserini, çağın ünlü piyanisti Moscheles’e dinletmek üzere, Paris’te ders verdiği Alman öğrencisi Adolf Gutman’ı (1819-82) çağırmış, bu güçlü ve tutkulu yorum gerektiren scherzo’yu ona çaldırmıştı.

Do diyez minör 3. scherzo’da trio bölmesi yoktur. Girişteki (introduction) gerilim, 3/4’lük ölçüde soru sorar gibi gelişen ve trompet sesi gibi, dinamik şekilde duyurulan unison figürle vurgulanır. Ateşli staccato oktavlarla belirlenen ana tema, eserin genel havasını belirler. Re bemol Majör tonda ve lied karakterindeki kısım, akorlarla çekici biçimde yansıtılır. Orta bölmede duyulan mistik koral ise zengin armonilerle süslüdür. Her bölmeden sonra serbestçe beliren pırıltılı akor dizileri Chopin’e özgü, dinleyiciyi büyüleyen bir etki yaratır. Bu etki, ana bölmenin tekrarında, motifin yarı sesle (Sotte voce) ve minör tonda duyurulmasıyla daha da artar. Coda’da ise aynı tema Do diyez tonda sunulur ve parlak finale ulaşılır. (Süre 7')

-İRKİN AKTÜZE


  • Johann Sebastian Bach
    Orkestra Süiti No.3, Re Majör, BWV 1068 “Air”
    I.Ouvertüre (vite)
    II.Air
    III.Gavotte I-II
    IV.Bourrée
    V.Gigue

Bach’ın 1729-31 yılları arasında Leipzig’de bestelediği Re Majör 3. Orkestra Süiti üç trompet (aslında üç tromba=Bach trompeti), timpani, obua, birinci ve ikinci kemanlar, viyola ve sürekli bas (klavsen) için yazılmıştır. Özellikle bu trompetlerin parlak tınısıyla gösterişli bir hava kazanan süit, Bach’ın ölümünden sonra ilk kez Mendelssohn tarafından Leipzig Gewandhaus konserinde 15 Şubat 1838’de müzikseverlere sunulmuş, tekrar doğmuştur.

Törensel karakterdeki Ouvertüre (uvertür) 4/4’lük ölçüde, parlak Re Majör tonda büyük bir tını zenginliğiyle başlar. Bach’ın her zaman yeni tınılar için uğraşısı yine başarılı olmuş, bu ağır ve olgun (Grave) tempodaki bölme dolgun orkestra sesiyle bunu ispatlamıştır. Bach bu uvertürün ikinci bölmesini Fransızca olarak Vite (hızlı) tempoda işaretlemiş ve Re trompetlerin tiz parlaklığıyla ilginç ve orjinal bir füg biçiminde işlerken arka planda kalan yaylı çalgılarla zaman zaman virtüozluğa yaklaşan bir sürekli devinim (perpetuum mobile) öngörmüştür. Uvertür, yine baştaki ağır havada sona erer... 2. Bölüm Re Majör tonda, 4/4’lük ölçüde, genellikle ağır ve geniş (Lento) tempoda çalınan Air (Arya), kemancı A. Wilhelm'in Sol tel üzerine Do Majörde uygulamasıyla Bach’ın en tanınan eserlerinden biri olmuştur. Olağanüstü güzellikteki akıcı ve uzun tutulan melodi yalnızca yaylı çalgılarla çalınır. Bu arada Bach yorulan trompetleri de dinlendirmek istemiş, onlara nefes aldırmıştır. Orta seslerdeki armonik inceliği ve sürekli basın alışılmamış pesleşen oktavlarla eşliğiyle duygusallığın daha da vurgulandığı aryanın iki kıtası tekrarlarla sunulur. Huzur veren havası, romantik çağın şiirselliğine yakın oluşu aryanın sevilmesini kolaylaştırmıştır... 3. Bölüm tüm orkestranın katılımıyla yorumlanan, eski Fransız köylü dansından gelişen 4/4’lük ölçüdeki Gavotte danslarıdır. Trompetlerin zafer çağrısı gibi girişiyle törensel ve enerjik duyurulan temanın dönüşünde obualar ve yaylılar orta bölmeyi daha hafif sesle tekrarlar. II. Gavotte ise daha zarif bir tarzda, tüm orkestra ile unison olarak çalınır ve I. Gavotte’un tekrarından önce bir geçiş bölmesi gibi yine görkemli havaya dönüşü hazırlar... 4. Bölüm 4/4’lük ölçüde, neşeli tempoda bir Bourrée’dir. Çok akıcı, biraz rustik havadaki bu dans, sanki gavotte’ların organik ve neşeli bir devamı gibi gelişir... Son bölüm 6/8’lik ölçüde, canlı ve neşeli Gigue’dir. Aslında bir İngiliz dansı olan gigue’in halk ezgisi benzeri teması yaylı çalgılar ve obua ile duyurulurken, trompetler bir oktav tizden katılarak törensel ve güçlü bir final oluşmasını sağlar. (Tüm eser süresi 23', Arya bölümü 5’20)

-İRKİN AKTÜZE


  • Franz Schubert
    Impromptu No. 3, op. 90

No.1 Do minör (Allegro molto moderato), No.2 Mi bemol Majör (Allegro), No.3 Sol bemol Majör (Andante), No.4 La bemol Majör (Allegretto)

Latince “in promptu” (içe doğan) kelimesinden bir müzik terimi haline gelen ve tek bölümlü kısa bir fantezi biçimindeki bu lirik parçaların, impromptu’lerin en büyük ustalarından biri de Franz Schubert’tir. Aslında bu kısa emprovize piyano parçalarının öncüleri olan Eklog’ları (antik çağların çoban şiirleri) 19. yüzyılın yirmili yıllarında Bohemyalı besteci Vaclav Tomasek 1807’de yayımlamış, onun virtüoz karşıtı bu lirik stilini öğrencisi Jan Vorisek 1814’te Prag’dan Viyana’ya taşımış ve herhalde Schubert de amatörlere hitap eden bu parçaları dinlemişti. Kısa yaşamında müziğin her dalında eserler yazan, ama Chopin ve Schumann gibi piyanoya en önde yer vermeyen Schubert, böylece bu yeni türü de denemiş, impromptu’lere yeni bir içerik ve nitelik kazandırmıştır. Schubert’in ölümünden bir yıl önce –Beethoven’in öldüğü yıl– 1827’de yazdığı Op.90 (D899) ve Op.posth.142 (D935) Impromptu’lerinde bu şiirsellik izlenir. Schubert’in Op.90 Dört Impromptu’yü o yılın yaz ve güz aylarında bestelediği sanılmaktadır. Aslında Schubert’in elyazmasında D935 İmpromptu’lerin devamı olarak gözüken bu parçaları Tobias Haslinger 1827’de bölerek yayımlamış, Schubert de buna itiraz etmemiştir. Schumann ise bu son dört impromptu’nün gerçekte bir sonatın dört bölümü olabileceğini belirtir.

Sol bemol Majör İmpromtu dizinin üçüncüsüdür; 4/2’lik ölçüde, ağırca (Andante) tempoda, gizemli ama dostça havada hülyalı uzun nota değerleriyle romantik anlam kazanır. Sakınarak değişen armonilerle, ama sekizlik triyole eşlikte gelişir. Ara sıra duyulan bas sesler de çok hafif (pianissimo) çalışı rahatsız etmez. Yayıncı Haslinger bu tonaliteyi güç bularak ilk baskıda daha kolay Sol Majöre transpoze etmiş, böylece parçanın büyülü renkliliğini zedelemiştir. (Süre 7')

-İRKİN AKTÜZE


  • Franz Schubert / Franz Liszt
    Schwanengesang, D. 957: IV. Ständchen

Lied sanatının en büyük ustası sayılan Franz Schubert, yaşamının son yılı olan 1828’in Ağustos ayında iki şairin, Ludwig Rellstab (1799-1860) ve Heinrich Heine’nin (1797-1856) 13 şiirini bir dizi olarak besteledi. Bunlara Schwanengesang (Kuğu Şarkısı) adı bestecinin ölümünden altı ay sonra diziyi yayımlayan Tobias Haslinger tarafından verildi ve liedler “Bir soylu kudretin (Schubert’in), bir ağaç gibi, son kez çiçek verişi” olarak tanımlandı.

Schubert, serenat anlamına gelen Ständchen adı altında dört lied yazmıştır: D635 bilinmeyen bir şairin, D889 Shakespeare’nin, D957 Rellstab’ın, D920 Grillparzer’in sözleri üzerine bestelenen bu liedlerin en tanınanı “Leise flehen meine Lieder” sözleriyle başlayanı ve 13 liedi içeren Kuğu Şarkısı dizisinin dördüncüsüdür. Ständchen (D957/4), aynı zamanda müzik eleştirmeni de olan Prusya ordusu subayı Ludwig Rellstab’ın (1799-1860) “Şarkılarım yavaşça yalvarıyor, gecenin içinden sana, sessiz koruluktan aşağıya, sevgili bana gel!” sözleriyle sevgilisini çağıran, ona aşkını duyurarak kendisini mutlu etmesini isteyen aşığın sözlerini içeren şiiri üzerine bestelenmiş; zarif, orta hızda (Mässig), 3/4’lük ölçüde ve Re minör tonda bir serenattır.

Kuğu Şarkısı dizisinin beşinci liedi olan “Aufenthalt” (İkamet, D957/5), yine Rellstab’ın aynı adlı şiiri üzerine Mi minör tonda, 2/4’lük ölçüde, o kadar hızlı değil ama güçlü (Nicht zu gescwind, doch kräftig) tempoda bestelenmiştir. “Rauschender Strom, Brausender Wald” (Coşkulu akıntı, gürültülü orman) sözleriyle başlayan lied, “sabit bakan kayalar, işte benim ikametim...” sözleriyle sürer.

Der Atlas (D957/8), Kuğu Şarkısı’nın sekizincisi olarak Heine’nin dizeleri üzerine Sol minör tonda, 3/4’lük ölçüde, biraz hızlı (Etwas geschwind) tempoda yazılmış trajik bir lieddir. “Ich unglücklicher Atlas! Eine Welt, die ganze Welt der Schmerzen muss ich tragen” (Ben mutsuz Atlas, bir dünyayı, acıların tüm dünyasını taşımak zorundayım) sözleriyle başlar ve “Sen, gururlu yürek bunu sen istedin, sonsuz mutluluğu istemiştin; ya da sonsuz sefilliği ve şimdi sen öyle sefilsin ki...” sözleriyle sona erer.

“Benzer”, “eş” anlamına gelen “Der Doppelgänger” (D957/13) dizinin onüçüncüsü olarak Heine’nin dizeleri üzerine Si minör tonda, 3/4’lük ölçüde, çok ağır (Sehr langsam) tempoda bestelenmiştir. “Still ist die Nacht, es ruhen die Gassen” (Gece sakin, sokaklar uyuyor) sözleriyle başlayan liede Schubert piyanonun, ilk dört mezür boyunca tekrarlanan her mezürdeki bir akoruyla Dies Irae (hüküm günü) havasını anımsatan şekilde girer ve tüm piyano eşliği bu tarzda sürer. Gecenin ölümlü havasında boş eve bakan adam ayışığında ona işkence çektiren kendi benzerini, soluk kopyasını görecektir... (Süre 7’)

-İRKİN AKTÜZE


  • Frédéric Chopin
    Polonez, La bemol Majör, op. 53

Bu Polonez Chopin’in en ünlü eserlerindendir. 1843 Temmuz’unda bestelenen ve borç para aldığı arkadaşı banker Auguste Leo’ya ithaf edilen esere Héroïque (Kahramanlık) başlığı verilmiştir. Parlak tonalitesinin de yardımıyla, temalarının zafer dolu havası hüzünlü veya duraklayan bölmelerle kesilmeden süren polonez’in ilk 16 mezüründe ana temaya giriş için gerekli hazırlık yapılır. Kromatik şekilde altılı akorlar yükselerek, ulusal hayranlığı belirten temaya ulaşır. Epik karakterdeki yan temalar bile güçlü bir yapıdadır. Sol elin kreşendo oktavları eşliğinde duyurulan Mi Majör trio bölmesinde tema, bütün müzik dünyasında ün kazanmıştır. Virtüoz yapısı ve şiirsel anlatımıyla piyano tekniğinin tüm özelliklerini içeren polonez, yine parlak akorlarla sona erer. (Süre 7'30)

-İRKİN AKTÜZE


  • Frédéric Chopin
    Mazurka, La Majör, No. 4 op. 17
    I.Si bemol Majör
    II.Mi minör
    III.La bemol Majör
    IV.La minör

Mazurka birinci zamanları vurgulu çalınan, 3/4’lük ölçüde, orta hızda dans edilen Polonya kaynaklı ulusal bir halk dansıdır. Lehçede Mazurek adı da verilen bu dansı Chopin, sayısı 58’i bulan mazurka ile ölümsüzleştirmiştir. Ancak Chopin’in ikinci kez çaldığı mazurka’nin hiçbir zaman birinci yorumuna benzemediğini de bir İngiliz müzik eleştirmeni belirtir.

Her biri bir sanat eseri olan ve Chopin’in en değerli ve özgün buluşlarını yansıtan mazurka’lar 1824-49 yılları arasında bestelenmiştir. Kısıtlı formu nedeniyle melodik ve armonik karakteristiğin, vals ve polonez’lere göre daha çok belirginleştiği mazurka’lar, ağır Kujawiak ile Oberek gibi halk dansları türünde olmakla birlikte Masurya bölgesinin danslarındandır ve erkek gururunu, şövalye tarzı zarifliği temsil eden polonez’e karşı, Liszt’in belirttiği gibi “Hanımların da kendilerini göstermelerine” olanak sağlar.

1825’te ilk taslakları yapılan, 1832-33 yıllarında tamamlanan ve 1834’te yayımlanan Op.17, Dört Mazurka bir hanıma, Lina Freppa’ya ithaf edilmiştir. Chopin Rus Çarı I. Aleksander’in huzurunda çalmış, 1825 yılında daha 14-15 yaşlarında iken yurdunun halk ezgilerine ilgi duymuş ve La minör Op.17 No.4 Mazurka’nın ilk taslaklarını hazırlamış, ancak bunları kendine saklamıştır. Bu dört mazurka’dan La bemol Majör tondaki üçüncüsü fazla ilginç olmayan melodisine karşın ritmik yapıdadır. Bunlardan en beğenileni ise özellikle dördüncü mazurka genç Chopin’in panayır ve düğünlerde duyduğu köylü müziğinin tipik ve zarif bir örneğidir: Cesur modülasyonlarla canlandırılan küçük bir dansçının melankolik hareketleri çekici kromatik geçişlerle de vurgulanır ve asıl tonalite olan La minör pek belli olmaz. Majör tondaki orta bölme ise ısrarlı baslarla güçlendirilir. (Süre 4’45)

-İRKİN AKTÜZE


  • François Couperin
    Les Barricades mystérieuses

Fransa’nın ünlü müzikçi ailesinin Paris’te doğan üyesi François Couperin, içlerinde en başarılısı olmuş ve XIV. Louis’nin sarayında 1693’te başklavsenciliğe getirilmiştir. O çağda klavsen müziği en yüksek derecesine erişmiş, soylu çevrelerin dışında evlerde de kullanılan en önemli çalgı olmuştur.

Couperin’in 1717’de yayımladığı “L’art de Toucher le Clavsen” (Klavsen Çalma Sanatı) diğer bütün metodları gölgede bırakmış, gittikçe artan ünü ona “Le Grand” (Büyük) unvanını kazandırmıştır. Çağımızda bile bestelerinde süs notasız, trilsiz tek saf bir nota bırakmamakla suçlanan Couperin, bu yolu o çağın duygusunu, karakterini, âdet ve örflerini belirten esas ve gerekli unsurlar olarak seçmiş; bu tarzı yalnızca dekoratif anlamda kullanmamıştır. Bu da tümüyle etiketlere bağlı değer yargılarıyla yaşanan bir ortamda olağan görülmelidir.

Couperin, “Les Barricades mystérieuses” parçasını 1717’de klavsen için besteledi. “Ordre 6ème de clavec”in 5. parçası olan bu eser Fransız Barok klavye müziğinin karakteristik brisé stilinin simgesi olarak görülüyor. (Süre 2’30)

-İRKİN AKTÜZE (Katalog editörü Emel Altay'ın katkılarıyla)


  • Johann Sebastian Bach / Franz Liszt
    Org için prelüd ve füg, La minör, BWV 543

La minör tonda ve 4/4’lük ölçüdeki Prelüd ile 6/8’lik ölçüdeki Füg (BWV543) özellikle, bu her iki bölmenin de tek bir motiften oluşturulduğu üstün bir eserdir. Bu nedenle esere Grosse (Büyük) adı da yakıştırılmıştır. 53 mezür süren sakin akışlı Prelüd 1709 yılında Weimar’da bestelenmiştir.

Çözülmüş akorlarla, diyatonik dizilerle başlayan ve büyük bir berraklıkla gelişen 151 mezürlük Füg ise, 1717-23 yılları arasında bir klavye parçası olarak Köthen’de tasarlanmış, 1723’te Leipzig’de bugünkü biçimine ulaşmıştır. Çoğu kez iki ya da üç sesli olarak durmadan ilerleyen Füg sona doğru çokseslilikten uzaklaşarak Prelüd’e benzer.

Bu heyecan verici eseri büyük piyanist Liszt, diğer beş Prelüd ve Füg ile birlikte 1842-50 yılları arasında piyanoya uygulamıştır. S462 olarak numaralanan bu eser Bach’ın şu Prelüd ve Füg’lerini içerir:

1. BWV543 La minör, 2. BWV545 Do Majör, 3. BWV546 Do minör, 4. BWV547 Do Majör, 5. BWV548 Mi minör, 6. BWV544 Si minör. (Süre 9')

-İRKİN AKTÜZE


  • Franz Liszt
    Consolation No. 3
    Lento placido

Piyanodaki olağanüstü virtüozluğuyla hayranlık uyandıran Macar besteci Ferenc (Franz) Liszt’in 1849-50 yıllarında, yani parlak virtüozluğu bir yana bırakmaya karar verdiği yıllarda yazdığı altı Consolation, genellikle daha kolay çalınır olduğu için, biraz ihmal edilmiş gibidir. Ancak Liszt bu eserlerinde daha kolay bir piyano tekniği öngörerek daha içtenlikli bir anlatıma yönelmiştir. Bu altı Consolation şöyle sıralanır: 1. Andante con moto, 2. Un poco più mosso, 3. Lento placido, 4. Quasi adagio, 5. Andantino, 6. Allegretto sempre cantabile.

Teselli anlamına gelen ve ismini Fransız yazar ve eleştirmen Charles Augustin Sainte-Beuve’ün (1804-69)1830’daki Avuntular adlı şiirinden alan bu altı Consolation’un bir dizi şeklinde, dünyevi ve ilahi aşkı tema aldığı öne sürülür. Liszt’in Weimar’a yerleştikten kısa bir süre sonra yazdığı Consolation’lar bestecinin Prenses Carolyn Sayn-Wittgenstein ile iki yıl önce başlayan ilişkisinde onları koruması altına da almış olan Weimar Grandüşesi –Rus Çarı Nikola’nın kızkardeşi– Maria Pavlovna’ya ithaf edilmiştir. Liszt’in bu parçalarında esinlendiği Sainte-Beuve ise şiirlerinin önsözünde şu satırları yazmış: “Eğer genç, ateşli ve kendini hülyalara, heveslere kaptırmış bir ruh, kaderini belirleyecek o dertlere düşerse, şayet bunları geçiştirip yenilgiye uğratırsa, onun duyacağı ilk his zevkli, hayat verici, tatlı bir duygudur. İnsan kendini tümüyle bu mutluluğa verir, yeniden yaşamaya ve nefes almaya başlar...”

Altı parçadan en çok çalınanı Consolation No.3, 4/4’lük ölçüde, ağır ve yumuşak (Lento placido) tempoda bir noktürn’dür. Chopin’in öldüğü yıl yazılan ve, belki de bu nedenle, onun sade bir noktürn’ünü anımsatan parçada sağ el zarif bir cantilena’yı duyururken, sol el kırık akorlarla eşlik eder. Çeşitli ton değişimlerini (modülasyonları) izleyen tutkulu bir duygu patlamasından sonra da, sakin şarkı tekrar hafifçe yansır ve sonunda bir uykuya dalmış gibi kaybolur. (Süre 5')

-İRKİN AKTÜZE


  • Franz Liszt / Vladimir Horowitz
    Macar Rapsodisi No. 2

Macar müziğini ilk kez araştıran büyük piyano virtüozu ve besteci Franz Liszt (Macarca adıyla Liszt Ferenc) halk ve çigan müziğiyle çocukluğundan başlayarak yaşamı boyunca ilgilenmiştir. 1859’da yazdığı Çiganlar ve Macaristan’daki Müzikleri adlı kitabında da bu müzikten etkilendiğini belirtir. 1840-46 yılları arasında Magyar Dallok (Macar Ulusal Ezgileri) ve Magyar Rhapsodiak (Macar Rapsodileri) adıyla bestelediği on albümü Macar Ulusal Melodileri olarak yayımlamış, 1850’den sonra bunları Macar Rapsodileri adı altında toplamıştır. Liszt’in Macar ulusal müziği olarak kabul ettiği bu müzik, Macar çingenelerinin kullandığı Çigan Gamı adı verilen renkli ve çekici sistemle, daha 9. yüzyıldan kalan ulusal Macar ezgilerini yeni bir anlayışla yorumlamaları, ancak Barok ve Kodaly gibi Macar bestecilerin çalışmalarıyla 20. yüzyılda gün ışığına çıkmıştır.

İlk rapsodilerini 1851-53 yılları arasında yayımlayan, son beşini de yaşamının son 20 yılında besteleyen ve bu 19 rapsodiyi E. Zerdahélyi’ye ithaf eden Liszt, rapsodilerinde 3/4’lük ve 6/8’lik ölçülerden kaçınmış, daha çok Macar geleneğine uygun 2/4’lük ve 4/4’lük ritimleri kullanmıştır. Ayrıca Çardaş’a benzer şekilde ağır ve çabuk bölmeler, rubato (ağırlaşma), accelerando (hızlanma) gibi tempo değişikliklerini bol bol değerlendirmiştir.

Macar Rapsodisi No.2, Do diyez minör (244/2) (Lento e capriccio-Lassan. Andante messo-Friska.Vivace-Tempo giusto. Vivace-Prestissimo): Macar Rapsodisi No.2, yalnızca rapsodiler arasında değil, tüm klasik müzik repertuvarının en tanınan ve sevilen eserleri arasındadır. Özellikle bir Romen ezgisinin kullanıldığı giriş motifiyle dinleyiciyi büyüler ve gerilimi artırır. Ağır ve kaprisli (Lento e capriccio) tempoda, etkili adımlarla gelişen dans motifi, Macarca Lassu (ağır) olarak adlandırılan ilk bölmeyi oluşturur; Majöre dönüşünce de karanlık havada, şarkı söyler gibi bir zariflik kazanır. 2. Bölme canlı (vivace) Friska (taze), triangel (üçgen), zil (zimbal) efektleriyle ve kaprisli anlatımlarla virtüoz yükselişlerin karışmasıyla parlak bir gösteriye benzer. Bir ara ağırlaştıktan sonra bir kadansa ulaşılır (Liszt burada kadansı, yorumcunun keyfine bıraktığını notaya işaret etmiştir). Çok hızlı (prestissimo) bir oktavlı pasaj ise, kısa coda’yı oluşturur. Ünlü eleştirmen Eduard Hanslick, Liszt’in 1874 yılında rapsodiyi seslendirişini şöyle anlatır: “Gerçek bir çigan stilinde melankolik bir doğaçlamayla serbestçe başlayan ve sonra bir çardaş şenliği olarak süren bu özgün eser, onun gençlik ruhunu canlandırıyor. Allegro bölmesindeki şaşkınlık veren pek çok efektlerini Liszt, her iki eliyle çekiç gibi vurarak ya da simbalomun (santura benzeyen bir Macar çalgısı) karakteristik benzetimini sergileyerek elde ediyor. Onun, sevilen bu temel Macar çalgısının ses efektlerini yaratması adeta ulaşılmaz. Liszt rapsodiyi bir oktav fırtınası gibi sona erdiriyor!...” (Süre 11')

-İRKİN AKTÜZE

Yukarı