PROGRAM NOTLARI
Hayat kadına basit bir soru sorar: "Oyunu oynayacak mısın?" Güç oyununu... Düzgün bir kadın olma oyununu... Bu soruya verebileceğimiz sadece üç cevap vardır: Hayır, evet ve belki. Verdiğimiz cevap, bizi biz yapar ve kaderimizi çizer.
- Meriç Artaç
Şahmeran
(libretto: Ece Temelkuran)
"Bestemde Şahmeran'ın varlığındaki zıtlığı, aşk ve nefreti, güç ve zayıflığı, şifa ile zehiri aynı anda vurgulamak istedim. Yaylı dörtlüsü, karakterin yaşadığı atmosferi ve çevresindeki sesleri temsil ediyor. Soprano, Şahmeran'ın varlığını vurgularken duduk da karakterin duygusal derinliklerine dalıyor. Soprano ile duduk arasında diyalog kuran eser, Şahmeran'ın öldürülmeden önceki son anındaki iç dünyasını anlatıyor."
— MERİÇ ARTAÇ
Yarı yılan yarı kadın olan Şahmeran, binlerce yıldır kendini bir mağaraya kapatmıştır. Başlangıçta belki de bir kadın olan Şahmeran, erkekleri korkutmak için kendini bir yılana dönüştürür. Çünkü onların her zaman sevgi yerine gücü tercih edeceklerini bilir. Kendi kendine yılan olmayı, derisini kalınlaştırmayı, kalbini yavaşlatmayı ve etini soğutmayı öğrenmesi binlerce yılını alır. Fakat bir gün bir çoban onu bulur. Şahmeran direnir ve kendinden uzaklaştırmaya çalışır. Çobanın ısrar etmesi üzerine Şahmeran pes eder ve tekrar inanmaya başlar. Verdiği söze kanar. Çoban, ta ki gücün zevkleriyle sınanana kadar Şahmeran’ın sırrı olan yılanın mağarasını saklar. Kral, çoban Şahmeran'ı şehre getirip onu öldürürse çobana istediği her şeyi vermeyi teklif eder. Çoban sırrı açıklar ve kralın adamları her zaman yaptıkları gibi onu öldürür. Bu beste, Şahmeran’ın ölmeden önce sevgilisine söylediği şarkıdır.
Evet... Evet... Evet...
Bütün yılanlarımı söyle.
Gel ve beni köleleştir aşkım
Evet... Evet...
Öldür beni, ye beni, etimi sat
Tüm yılanlarımı tısla...
Bir gün göreceksin,
Çirkinliklerini gör
-Eğer her şeyi söylersem-
Evet... Evet..
Yılanım ben
Erkeğimsin sen,
Ne istersen yap bana.
Sevdim, evet
Evet, bedelini biliyordum
Kalplerin kalbine inandım
Ve senin güzel yüzüne
Şimdi gel ve beni öldür
Sen, erkek, çok ama zayıfs
Yalnızım, ama güçlüyüm.
Senin korkun benim bedenimden daha büyük.
Ne yazık,
Aşka olan inancım yılan bedenimden daha ağır.
Hayır diyemediğim için,
Kendimi sessizliğe kapattım
Hepsi benden bir parça istedi
Binlerce yıldır
Evet... Evet...
Bütün yılanlarım burada
Bana sözümü hatırlatmak için;
"Bir kez daha aşka düşersen,
Evet evet
Öleceksin."
Evet.. evet...
Ama evet... yine de âşık oldum sana
Yine de inandım.
Bedelini biliyordum
Dişi
Kendini yılana
Çevirdiğinde bile
Erkeğin açgözlülüğünü yenemiyor.
Sen beni öldüremezsin aşkım
Ben sözüm için kendimi feda ediyorum.
- Aida Shirazi
Kassia
(libretto: Ece Temelkuran)
Sözlerim Kırlangıçlardır (My Words Are Swallows) Ece Temelkuran'ın Bizans-Yunan bestecisi Kassia'yı konu alan metninden uyarlanan, İmparator Theofilos’dan evlenme teklifi aldıktan sonraki ruh halini ve duygularını yansıtan, itiraf niteliğinde bir monologdur. Temelkuran, Kassia'nın özgür ve güçlü kişiliğine şiirsel ve dokunaklı bir şekilde ışık tutar. Kassia'nın özgürlük talebi, hayatta ne yapacağına olan inancı ve müzik yeteneğinin İmparator'un sözde mutlak gücüne üstünlüğüyle biraraya gelince, bir besteci olarak bana vokal ve kemençeyi monofonik ve heterofonik bir dokuda birleştirme fikrini getirdi. İkisi, Kassia'nın yarattığı aksiyon ve dramaya eşlik ederek yaylı dörtlüsünün ve vokal aracılığıyla iletişime girer.
— AIDA SHIRAZI
Bizans imparatoru Theofilos, Kassia tarafından büyülenir. Esprili, bilge ve müzik dolu bu kadınla evlenmek ister. Fakat, Kassia yazmak, beste yapmak ve var olmak ister. Bunun üzerine imparator Theodora'yı karısı olarak almaya karar verir. Bu beste, Kassia'nın edebiyatçı bir kadın olmak için kendisini bir manastıra kapatmadan önce kendisini doğru seçimi yapmaya ikna ettiği şarkıdır.
Hayır! Hayır, kralım, size cevabım hayır.
Bir evet, doğmamış tüm şiirlerimi öldürür.
Şehrazat'ın olmamı isteme benden
Sözlerim kırlangıç,
Hayır, onlar senin labirentinde yaşayamazlar.
Kralım, bana kılıçlı adamlarını gönder.
Bakışınla öldür beni.
Ama tarihe geçecek kişi benim.
Katı olan her şey eriyecek
Yakutlar ve kılıçlar
Söz olan her şey kalacak.
Hayır, hayır, hayır, kralım, bunu biliyorum.
Krallığın harap olurken
Bilen kadınlar bilirler
Hayır hayır hayır
Kadınlar için şarkım boşa gitmeyecek.
Zamanı geldiğinde,
Benden nefret edeceksin, çünkü bunu biliyorsun.
Çünkü biliyorsun ki,
Güç, en zayıf yerdir.
Senin sarayında,
Sözler altın ve kan anlamına gelir.
Orada, kırlangıçlarıma izin verilmez.
Hayır, lordum, hayır,
Kalemi olan bir kadın kontrol altına alınamaz.
Bırak beni varolayım
Bana hediye olan bu yükü manastırıma taşımama izin ver.
İsteğin yerine sana bu şarkıyı hediye ediyorum
Bırak beni varolayım! Bırak beni varolayım!
Beni kırarsın sen.
Kralım, bırak beni varolayım.
O gelini hemen al
Benim gibi kadınlar,
Kralları deliye çevirir sadece.
- Kate Moore
Suat Derviş
(libretto: Ece Temelkuran)
Gazeteci ve romancı Suat Derviş, yirminci yüzyılın başında İstanbul'da doğdu. Üç kez evlendi. Ülkeden ve erkeklerden kaçmak zorunda kaldığı için farklı yerlerde yaşadı. Tek hamileliği, komünist faaliyetlerden dolayı tutuklandığı bir hapishane hücresinde sona erdi. Avrupa'da yaşamaya çalıştı son sefer, Moskova'daki sürgünde olan eski dostu, şair Nazım Hikmet'e bir not gönderdi. Notta "Açlıktan ölüyorum" yazıyordu. Bu notu yazdıktan birkaç ay sonra, Almanya'da yeniden beğenilen bir yazar oldu. Ne zaman sıfıra indirilse kendini sıfırdan yeniden ayağa kaldırdı. Suat Derviş hayatı boyunca kendini yazmaya adadı. Yazarlığı sayesinde ruhunu zor zamanlar ve siyasi huzursuzluğa karşı korudu. Sosyal yapıların ve cinsiyetin rollerinin üzerine düşündü. Araştırmacı bir zihinle romanlar yazdı ve yaşadığı çevrenin sosyal yönlerini, özellikle kadının konumu, kadın hakları, psikoloji ve sosyal durumları gözlemleyen bir gazeteci olarak çalıştı. Her daim insanın seçim özgürlüğünü ve eşit hakları savunan bir duruş sergiledi. Siyasi zorluklar ve toplumsal baskılara rağmen kendine ve inançlarına sadık kaldı. Hayatı boyunca kendisini sık sık çatışmalara ve zor durumlara düşürmüş görüşlerini savunmaktan korkmadı. Birçok kez siyasi duruşu nedeniyle ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bütün zorluklara rağmen "Kadın olmaktan utanmıyorum. Yazar olmaktan gurur duyuyorum. Bu, benim tek zenginliğim, gururum ve ekmeğimdir." diyerek yazmaya hep devam etti. İstanbul boğazındaki bir hastanede hayata gözlerini yumdu.
— KATE MOORE
Müzik, açık mavi bir kimono giyen Derviş’i boğaz manzaralı bir hastane ölüm döşeğinde tasvir ediyor. Geri dönüp hayatına alaylı bir mizahla bakarak kaybedilen fırsatlara bir ağıt yakar. Pencereden dışarıyı izleyen Derviş yıllardır içinde taşıdığı pişmanlık ve acıları hatırlar. Öğle vakti pencereden güneş sızarken denizin sesini dinler. Bu sırada dalgalar hem sakinleştirici hem de çileden çıkaran şekilde, yavaş yavaş kıyıya vurur.
Hayat bana sorduğunda,
"Benim sadık yarim olur musun?"
Belki, belki
Bu kadar yüksek sesle kahkaha atmamalıydım.
Ha ha ha!
Susmalıydım
Ve sadece gerektiğinde ağlamalıydım,
Düzgün bir hanımefendi gibi.
Ha ha ha!
Belki belki
Erkeklerin beni korumasına izin vermeliydim.
Ha ha ha!
Bunun neden komik olduğunu anlamak için kadın olmak gerekir.
Ha ha ha!
Gittim ve döndüm
Kazandım ve kaybettim
Hep güldüm ve denedim
Ben olmak için. Belki.
Kendim olmak için, şimdi biliyorum, belki,
Hedef değil.
Paraya ihtiyacın olan dönüşü olmayan bir yol.
Ha ha ha!
Berlin'de açlıktan öldüm,
Viyana'da şampanya içtim,
Bebeğimi bir hapishane hücresinde öldürdüler.
Hâlâ karnımda ve sağlıklıydı.
Son kuruşumla bir ekler yedim,
Ve devrimcilerle yürüdüm.
Şimdi her şeyin başladığı İstanbul'da,
Yalnız ölürüm
Deniz manzaralı bir hastane odasında.
Hiç bu kadar lüks bir evim bile olmamıştı.
Komik, belki.
Belki komediyi anlamak için
Benimle birlikte kahkaha atmalısınız.
Ha ha ha!