PROGRAM NOTLARI
- Ludwig van Beethoven
“Sihirli Flüt Operası”ndan “Bei Männern, welche Liebe fühlen” Üzerine 7 Çeşitleme, Mi bemol Majör, WoO 46
Gençliğinden beri Mozart hayranı olan Ludwig van Beethoven Sihirli Flüt operasının temaları üzerine ilk varyasyonlarını 1798’de, 17 yaşında yazmış; 1801’de –ünlü Ayışığı Sonatı’nı yazdığı ve âşık olduğu yıl– Sihirli Flüt’ü viyolonsel ve piyano için tekrar değerlendirmiştir. 1802’de Viyana’da yayımlanan 7 Çeşitleme’yi, bir ara ünlü Theater an der Wien’in yöneticiliğini yapan ve özel bir orkestrası da olan Kont Johann von Browne’ye ithaf etmiştir.
Beethoven’a da opera siparişi verecek olan emprezaryo, şarkıcı ve aktör Emanuel Schikaneder’in librettosu üzerine Mozart’ın yazdığı Sihirli Flüt operası, 1791’de ilk kez Viyana’da oynanmıştı. Beethoven Sihirli Flüt operasının birinci perdesinin ikinci sahnesinde, Kuşadam Papageno ile Gece Kraliçesi’nin kızı Prenses Pamina’nın, aşkın gücünü ve kadın erkek eşitliğini yansıtan düeti üzerine yedi çeşitlemeden oluşan bu eseri yazdı. “Bei Männern, welche Liebe fühlen, fehlt auch ein gutes Herze nicht” (Aşkı hisseden erkeklerde iyi bir yürek de eksik olmaz) diye başlayan 6/8’lik ölçüde ve ağırca (Andantino) tempodaki lirik düette Pamina, Papageno’ya sabretmesini ve elbette bir gün onu seven bir eş bulacağını söyleyerek onu teselli eder. Beethoven bu düetteki iki sesi, iki değişik tınılı çalgıya dengeli biçimde uygulayarak ilginç varyasyonlarla işler. Özellikle ağır (Adagio) tempodaki 6. Çeşitleme gerçek saflığı yumuşak biçimde yansıtırken, 4. Çeşitleme geniş ve rahat anlatımlıdır. Diğer beş varyasyon ise neşeli yapıda gelişirken, piyano viyolonsel arasında zevkli değişiklikleri sergiler. Beethoven sonuncu varyasyonda ise Mozart’ın yumuşak özlemini yine bir an Do minörde anımsatarak Mi bemol Majör tona geri dönüp eseri sona erdirir.
Beethoven’in Opus numarası vermediği eser, daha sonra Alman müzikolog Georg Kinsky’nin yaptığı ve 1955’te yayımlanan sıralamaya göre WoO46 (Werk ohne Opuszahl-Opus numarasız eser) sayısını taşımaktadır. (Süre: 10’)
— İRKİN AKTÜZE
- Johannes Brahms
Viyolonsel Sonatı No.2, Fa Majör, Op.99
I. Allegro vivace
II. Adagio affettuoso
III. Allegro passionato
IV. Allegro molto
1886’da tamamlanan, dramatik ve rapsodik bir anlatım öngörülen Op.99 Fa Majör Sonat’ın orkestral bir havası vardır. Viyolonsel kendi doğal kalın ses bölgesinden, registerinden çıkarılmış, piyanoyla daha yakın bir denge kurulmuştur. 33 yaşındaki Brahms her bölümü, çok olgun biçimde birbirinden farklı ama kendi içinde duygu patlamalarıyla gerçekleştirmiş, tematik gelişim yanında tınıya da ayrı bir karakter kazandırmıştır.
1. Bölüm 3/4’lük ölçüde, Fa Majör tonda, hızlı ve canlı (Allegro vivace) tempodadır. Piyanonun tremolo’larla, kırık akorlarla, renkli ve hareketli girişiyle hemen orkestral bir hava oluşur; viyolonselin girişi bu atmosferi güçlendirir. Hemen başta Fa Majörden Fa minöre kayış, kontrast bir tını ortamı hazırlar. Viyolonselin karanlık tremolo’ları üzerinde piyanonun, birbirinden çok uzak kalan akorlarının yarattığı armonik değişimler tekrara (reprise) kadar yol gösterir. 2/4’lük ölçüde ve Fa diyez Majör tondaki ağır ve tutkulu (Adagio affettuoso) tempodaki 2. Bölüm, sonatın en etkileyici ve çekici kısmıdır. Beethoven’ı anımsatan ezgiselliğiyle seçkinleşen bölümde, solo çalgı viyolonsel ön plandadır ve piyano da ince olduğu kadar, renkli birlikteliğiyle dikkat çeker. Burada da, birinci bölümdekinin tersine, orta bölme Fa Majör tondadır.
3. Bölüm; 6/8’lik ölçüde ve Fa Majör tonda, hızlı ve tutkulu (Allegro passionato) tempoda, scherzo karakterinde ve huzursuz bir atmosferdedir. Piyanonun çok kez öne çıktığı bölüm, fantastik bir gece müziği gibi şaşırtıcı armonisiyle ve şiddetli senkoplarla gelişir. Ancak orta bölme trio, zengin modülasyonu, koyu-açık tını kontrastları ve içtenlikli melodik yapısıyla havayı yatıştırır. 4. Bölüm; 4/4’lük ölçüde ve Fa Majör tonda, çok hızlı (Allegro molto) tempoda, ünlü Alman halk şarkısı, “Ich hab’ mich ergeben”i tema alan neşeli havada, zaman zaman minöre dönüşse de yine mutlu bir finaldir. İlk kez 24 Kasım 1886’da, ithaf edilen Robert Hausmann ve Brahms tarafından Viyana’da yorumlanan bu sonat, Brahms’ın öldüğü yıllarda bile hâlâ anlaşılabilmiş ve popüler olmuş değildi. (Süre: 28’)
— İRKİN AKTÜZE
- Olivier Messiaen
Louange à l’éternité de Jésus
1940 yılında, Olivier Messiaen (1908–92) Alman esir kampına düştüğünde, orada diğer tutuklular arasında bir klarnetçi, bir kemancı ve bir viyolonselciyle tanıştı. Bu müzisyen arkadaşları için yazdığı kısa üçlünün başarısı, onu eserine yedi hareket daha eklemeye ve topluluğa bir piyano dahil etmeye yönlendirdi. Böylece, Louange à l’éternité de Jésus ortaya çıktı. Messiaen ve arkadaşları, eseri ilk kez 15 Ocak 1941’de, diğer beş bin tutukluya seslendirdiler.
Eserin kökenlerine dair basit gerçekler ne kadar anlaşılırsa, manevi gerçekler o kadar karmaşıktır. Messiaen’in mistisizmi, dörtlü için çıkış noktasını, Yeni Ahit’in sonuncu kitabı olan Vahiy’deki yedinci meleğin inişine dair bölümde buldu. Bu meleğin borusunun sesinin ardından Tanrı’nın gizemi tamamlanacak ve “artık zaman olmayacak” diye duyurulacaktır.
Müzik, görüp görebileceğiniz en yavaş ilerleyen eserlerden biri olabilir. Infiniment lent, extatique (sonsuz derecede yavaş, ekstatik). Onaltılık notalarla yazılmış olan bu müzikte piyanoya oturup tam olarak ne kadar yavaş çalınması gerektiğini fark etmenin şaşırtıcı bir etkisi var. Kıyamet Meleği’nden ilham alınmış olan bu eserde, gök gürültüsü ve ateş yoktur. Berlioz, Mahler ve Verdi’nin çarpıcı kıyamet vizyonları, Messiaen’in hayal dünyasının o uhrevi zevkleriyle bağdaşmaz.
Bu eserde bir tür manevi amniyotik sıvıyla karşılaşırsınız. Çalması son derece zordur. Yavaş melodik çizgi, viyolonselde inanılmaz derecede zor bir şekilde sürdürülebilir; piyanodaki tekrar eden akorlarıysa her seferinde doğru şekilde çalmak kolay değildir. Minimalist bir eser değildir. Eseri yorumlamak ve aktarabilmek için zihinsel olarak bizzat o akışkan hâlin içine girmeniz gerekir. Notalar, tanımlanması çok zor olan bir manevi kapsamı iletebilmek için birer araç hâline gelir. (Süre: 9’)
— ALBERT COMBRINK, piyanist
- César Franck (düz. J. Delsart)
Keman Sonatı, La Majör, FWV 8
Belçika asıllı Fransız besteci César Franck’ın oda müziği eserlerinin sayısı az olmasına rağmen geç romantik Avrupa müziğinde önemli bir yeri vardır. Tüm önemli eserlerini de yaşlılık yıllarında besteleyen ve 1863’ten sonrakilere Opus numarası vermeyen Franck’ın 64 yaşında yazdığı La Majör Sonat, değer bakımından Brahms’ın keman sonatları yanında yer alır. Bu sonat da Brahms’ın La Majör Sonatı ile aynı yılda, 1866’da yaratılmış ve Belçikalı ünlü kemancı Eugène Ysaye’ye ithaf edilmiştir. Eserin ilk yorumunu yine Ysaye 31 Aralık 1887’de Paris’te büyük başarıyla gerçekleştirmiş ve hemen hemen her konserinde çalarak geç de olsa bestecisine ün kazandırmıştır. Romain Rolland’ın dediği gibi “Bach’ın düşünce dünyasına çok çağdaş bir yumuşaklık ekleyen” Franck, bir orgcu olarak müzikte kontrpuan ve emprovizasyona (doğaçlamaya) egemendi. Bu iki unsur eserlerinde ön plana çıkar: La Majör Sonat’ta kurallar (kontrpuan) ve doğaçlama (emprovizasyon) iki karşıt olarak belirginleşir. Ayrıca Beethoven’ın varyasyon tekniğiyle, bir idefiks –sabit fikir– gibi sunulan lirik tema ile dört bölüm birbiriyle ilişkili hale getirilir: Birinci bölümdeki çok tatlı (molto dolce) sunulan yumuşak ezginin üçlü (terz) motifi ikinci bölümün tutkulu temasında ve üçüncü bölümün Recitativo girişinde de yer alır. 1. Bölüm, iyice ılımlı çabukluktaki (Allegro ben moderato) tempoda piyanonun La Majör tonda ve 9/8’lik ölçüdeki ağır girişiyle başlar; kemanın duyurduğu romantik üsluptaki güzel ve yumuşak ezgiden sonra piyano ikinci motifi sunar. Tüm bölüm sanki, minör tondaki ikinci bölüm Allegro’ya şiirsel bir prelüd olarak düzenlenmiş gibidir...
2. Bölüm; 4/4’lük ölçüde, re minör tonda, çabuk (Allegro) tempoda, tutkulu ve sinirli bir havada piyanonun gergin tavrıyla başlar. Hem ritmik hem de melodik zenginlikteki canlı tema kemanla duyurulur, fakat az sonra ağır ve lirik bir motifle geçici olarak kesilir. Ancak keman yine tutkulu bir şekilde hızlanır ve bölümün dramatik yapısını vurgular. (Süre: 27’)
— İRKİN AKTÜZE