FAZIL SAY & SERENAD BAĞCAN “DÜNYA ANNE”

PROGRAM NOTLARI

Fazıl Say, bugüne kadar Türk edebiyatında derin izler bırakan şair ve yazarların eserlerinden esinlenerek bestelediği şarkılarına bu kez kadın şairlerin eserlerini ekliyor.

Türkiye'deki, Anadolu topraklarındaki yaşanmışlıklardan, olaylardan, hikâyelerden beslenerek geçmişten bugüne kesitler sunan şairler; içsel savaşlarını, hüzünlerini, barış arzularını, huzuru, iyiliği, kötülüğü, aydınlığı, karanlığı ve her şeye rağmen hiç yok olmayan umudu şiirlerine taşıyor. Cumhuriyetin 100. yılını bambaşka açılardan, bu olağanüstü kadın şairlerimiz imgeliyor.

Sanatçının İstanbul Müzik Festivali'nin siparişi üzerine bestelediği eserler arasında Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne Türk edebiyatında yer edinmiş kadın şairlerin yanı sıra genç şairlerin eserleri de yer alıyor.

Dünyada ilk kez, İKSV tarafından düzenlenen 51. İstanbul Müzik Festivali kapsamında müzikseverlerle buluşacak olan şarkıları; güçlü sesiyle solist Serenad Bağcan seslendirirken, Say’a kontrbasta Volkan Hürsever ve davulda Ferit Odman eşlik edecek.

“Bahçemizi yetiştirmek gerek”

Dünya Anne için kadın şairlerimizin eserlerini bestelerken çok şey öğrendim, onların bu şiirlerinde yansıttıkları onuru ve umudu hep hissettim. Bunu müziğe, seslerdeki anlamlara devşirirken, onların dünyasını çok iyi yansıtmaya çalıştım.

Ben özünde enstrümantal müzik bestecisiyim; piyano, oda müziği, senfonik müzik, pek çok enstrümantal konçerto…Dünyayı dolanan eserlerim bunlardır. Vokal müzikte ise; oratoryolarım, İlk Şarkılar, Yeni Şarkılar, Güz Şarkıları, Şu Dünyanın Sırrı adını taşıyan dört şarkı albümüm var. Bir de farklı dillerde bestelediğim vokal eserlerim…

Şarkılarım yıllar içinde Türkiye’de geniş kitleler tarafından sevilir hale geldi. Bu benim için mutluluktur. Sonuçta ben “söylenen” değil “dinlenen” müzik üreten biriyim. Popüler kültürün değil, tamamıyla kültür sanat dünyasının etiğindeyim.

Bu 11 şiir, benim hem kişisel hayatımda sıkıntılı günler yaşadığım, hem de Şubat depremi gibi ülkemizde çok zor zamanların yaşandığı bir dönemde bestelediğim eserler oldu. Ve bu süreçte kadın şairlerimizin eserleri, dünyaları bana güç verdi. Mutluyum.

Çok sevdiğim bir söz vardır: “Bahçemizi yetiştirmek gerek”. Ben her şiirin dünyasını ayrı ayrı çok sevdim. Dilerim sizler de hayatımızdaki bahçelerimizi yetiştirecek, yeşertecek, Dünya Anne gibi bizleri saracak, kucaklayacak, çoğaltacak, büyütecek, ruhumuza renkler katacak bu şarkıları dinlerken çok seversiniz.”

— FAZIL SAY

 

Dünya Anne Şarkıları

Fazıl Say
Kuş Sadece Bir Kuştu
(şiir:Füruğ Ferruhzad)

kuş, ne koku, ne güneş âh! dedi
bahar gelmiş
ve eşimi bulmaya gideceğim ben

kuş sofanın kenarından
uçtu, bir haber gibi uçtu ve gitti
kuş küçücüktü
kuş düşünmüyordu
kuş gazete okumuyordu
kuşun borcu yoktu
kuş insanları tanımıyordu

kuş havada
tehlike ışıklarının üstünde
bihaberliğin irtifasında uçuyordu
ve mavi anları
çılgınca deniyordu

kuş, âh, sadece bir kuştu

 

Fazıl Say
Yalnızlık
(şiir: Nilgün Marmara)

çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi değilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim
"en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
...
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla-
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
yabancıların en yakınıydın sen!
“ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!”

 

Fazıl Say
Su
(şiir: Birhan Keskin)

Konuşmam artık, ağır sözler söylemem
bir düş için sabahları göğsüme sedeften
bir çiçek işlerim .

Hiç bilmedim, konuştuklarımdan ne anladın,
ormanın korkunçluğunu söyledim,
ovanın serinliğini sustum,
sen uzun bir uykuyu uyudun, ben düş gördüm.

Durmadan bir yoldan söz ettim:
suyum ben, adımı unutmadım,
dolanıp, bir gün yanına düştüğüm
bir dağdan söz ettim;
dünyanın işine karışmadım,
beni avutmaz dünya, beni tutmaz da,
dolanıp içinde kirinin
yine temiz geldim.

Göğsümde sedeften bir çiçek taşırım:
bir büyü bu, hayata karşı yaptırdım
konuşmam artık, kalbini kırdımsa senin
bil ki yanına düştüm.

 

Fazıl Say
Suçlu Var (Zindandaki Işık)
(şiir: Şükûfe Nihal Başar)

Bir zindana attılar,
Kapıyı kapattılar,
Kimseler sezemedi,
Zindanda bir ışık var...

İnsanlar orta yerde,
Gözleri perde perde...

Çaldılar, nesi varsa...
Işık büyük, kapı dar,
Işığı çalamazlar!..

Toprak tüy kadar rahat,
Gökler önünde kat kat
Zindandaki suçlunun...

Zindanda bir suçlu var,
O, herkesten bahtiyar...

 

Fazıl Say
Maviş Anne (Mutsuza Kim Bakacak?)
(şiir: Didem Madak)

İki sigaram kaldı bu gece için maviş anne
İki muhabbet kuşum.
İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim, biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak?
Dünyaya bile bir dünya anne lazım.
Biri sen ol maviş anne, biri ben.
Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
birlikte gidelim maviş anne
Bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,
Şefkate söyle o da gelsin.
Özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun
Bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür
Temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası...
Hepsi, hepsi ninniyle büyür.
Bilir misin maviş anne?
Ben çekildiğim her fotoğrafta
Defolu bir kelebek gibi çıkarım.

Mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı
Kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı
Sanırım ben assolist oldum maviş anne
Şimdi mutluyum
Geçmişini mi yok ettin kızım diye soran
Bir babadan kurtuluşumu kutluyorum
Babama söyle, o gelmesin maviş anne
Birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,
Bir kırmızı battaniye,
onlara bir mutluluk çadırı yolla
sonra belki, ben de gelirim

Kuşlarımı da bırakayım gitsinler
Dışarıda ölürler mi sence
Postacı mektup bile getirmezse onlardan
Ben bir anne gibi ağlarım sonra
Bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne
Ölürler yazık dışarıda!
Onlar birer yıldız olursa
Biri mavi, biri yeşil
Ben onlara bakarım maviş anne.

Kalbimi de büyüttüm sonunda
Artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa
Kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara
Öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın.
Kalbim sanırım büyüyünce
Sokaklarda ağlayan biri olacak
Rezillik yani maviş anne!
Kalbim komik kaçacak
Kaçmaması için sen en iyisi kalbime de
Benim serüvenimden bir yer ayırt
Aman, mutsuz bir yer olmasın!

İki sigaram kaldı bu gece için
Yüzyıl yetecek çocukluğum,
İki muhabbet kuşum,
Biraz da ateşim var.
Dua ediyorum ateşe
Vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece
Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
Aman umutsuz bir yer olmasın!

İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
Dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.

Ben ölürsem mutsuza iyi bak!

 

Fazıl Say
Eskiden
(şiir: Bejan Matur)

Eskidendi
Kelimelerin kalbini açar bakardım.
Eskidendi
Uçar üzerinden bozkırın
Çocukluğa giderdim.

Yine giderim
Annenin yüzü hâlâ masum
Hâlâ acılı bakışları.

Ağlamak için
Kalbimi ağaçlara bağladığım zamanlar
Ormanların derinlerinde
Yaprakların açılması
Ve konuşması
Eskidendi.

Sonra kelimeler geldi
Ve oturdu karşısına kalbin
Gitmedi.

 

Fazıl Say
Verme Neşeni
(şiir: Ece Temelkuran)

Sincabın sevinci yaşıyor olmakla ilgili.
Yaşamaktan gelir neşenin gizi.
Durunca sincap korkuverme hemen,
çünkü bazen uyur neşe de.
Kapanıp küçülüp kendinde,
dalar su gibi bir uykuya
sincabın kalbinde.

 

Bıraksalar sincabı kendi hâline.
O bilir dönmesini hep sevince.
Fakat neşe, ah o nadir hazine,
sulandırır ağzını ormanın.
Aslanlar krallığı teklif eder ona,
öküzler donuk huzuru,
yılanlar sonsuzluğu...
Neşenin gizi için yalvarır bahtsız caniler korosu.
Bu yüzden saklanır tanıdığım tüm sincaplar

 

Fazıl Say
Toprağın Gürültüsü
(şiir: Selenay Kübra Koçer)

bir kadın
durdu öylece
kapının önünde
bak dedi
dün burada ekmek pişirdim avucumda hala hamurun nemi

duydun mu geçmişi gömdüğü toprağın gürültüsünü

bir adam
durdu öylece
sönmüş bir fenerin altında
bak dedi
daha dün yamadık
avucumda kazağımın sökülen ipliği

gördün mü ilmik ilmik ördüğü yuvanın paramparça düşüşünü

bir çocuk
durdu öylece
kuşları kovaladığı tepenin ardında
bak dedi
daha dün boyadım gökyüzünü
avucumda kanadından düşen bir tüy tanesi

dinledin mi son uykusundan önceki ninniyi

avuçlarımızda dünden kalan tortularla bizi yıkan deliliğin ötesinde
bir köy kuracağız
kaldırımlarından yemişler fışkıracak
susamış toprağa kavuşan yağmur;
akacağız yaşama
kırgın bir sabahın küllenmiş ateşini göğsümüzde bir cevher gibi taşıyacağız

bir gün gelecek
tepedeki güneş yakacak ensemizi
ve günler boyu anlatacağız
akşam üstü eve dönenlerin umut dolu ıslığında
bizi uyandıran öfkemizi

 

Fazıl Say
Avcı
(şiir: Sezen Aksu)

Sen beni üzemezsin
Zaten çok üzgünüm
Nereye baksam acı
Nereye baksam acı
Ben avım sen avcı
Vur bakalım…

Sen beni sezemezsin
Dilimi ezemezsin
Nereye baksam acı
Nereye baksam acı
Kim yolcu kim hancı
Dur bakalım...

Beni öldüremezsin
Sesim, sazım, sözüm var benim
Ben derken, ben herkesim

 

Fazıl Say
Sorma Dön (Kaprisli)
(şiir: Gülten Akın)

Görülen şeylerin öte yüzündesin
Karanlık öyle büyüdü sorma, dön
Otlar ve böcekler halinde yaşamamız gerekse de
Sorma, dön

Şu gökyüzü çekilsin üstümüzden
Şu kımıldamadan duran geceleri
Uzun ve umutsuz kavramlar içinde
Çekilsin dünyanın dağları evleri

Yıldızları dağdan büyük olan anlasın
Büyük nehirleri taşıran anlasın
Işık tutsun ellerine seçemiyorum
Işık dursun büyük sular dursun
Yıldızlara sahibolan dursun
Sen sorma, dön

Bu çaba sessiz ve boşuna, belli
Yaprak yeşilini tüketecek şarkı eskiyecek
Elbet unutan olacak
bekleyen olacak
Sen sorma, dön

Böyle rüzgâra karşı akşamları
Yüreğim avcumda sonuna dek
Sorma, dön

 

Fazıl Say
100. Yıl Marşı
(şiir: Ayten Mutlu)

Ver ver ver ver
Ver elini

Ver ver elini
Yıkalım karanlığı

Gel küçük sevinçler
duyalım kedere inat
Gökyüzünden sevgiden
söz edelim

Türküler söyleyelim
Aksın dolsun yüreğimize
Yarınların ışığı
Daha ne bekliyorsun

Ver ver ver ver ver elini

Göğün mavi şimşeği
Atamın gözlerinde

Toprak gülsün, gök tutuşsun
Güneş yansın, dönsün dünya

Daha daha, nice nice yüzyıllara

Dönsün dünya

Yukarı