BİR PRÖMİYER GECESİ: BORUSAN QUARTET & SYNERGY VOCALS

PROGRAM NOTLARI

  • Philip Glass
    Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No. 2 “Company”

Philip Glass, Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nün ikincisini ilkinden 20 yıl sonra besteledi. Bu besteyle birlikte Glass’ın diğer eserlerinde de karşımıza çıkacak karakteristik armoni yapısı ve ritmik nüansları oturmuş oldu.

Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No.2 “Company”, esasen oda müziği parçası olarak değil, Beckett’in Company adlı tiyatro oyunu için yazıldı. Bu da Glass’ın 1960’lı yıllarda tiyatro toplulukları ile vakit geçirdiği, avangart tiyatro yönetmeni Joanna Akalaitis’le evlendiği dönemin müziğine yaptığı etkilere bir örnek teşkil ediyor. Glass bu dönem Akalaitis’in kurucularından olduğu Mabou Mines adlı tiyatro grubu için 10’dan fazla müzik besteledi.

Glass ve Beckett gibi alanlarında parlak kariyerlere sahip iki sanatçının birlikte çalışması heyecan verici bir süreç oldu. Glass’ın oyun için bestelediği eser, sadece tiyatroda değil tek başına da bir konser parçası olacak kadar niteliklidir. Beckett de Glass’ın müzikal becerisinden etkilenir ve parçanın oyunun önüne geçmeyen, oyuna alan bırakan yapısını över.

Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No.2 “Company”, birbirine bağlı ve kısa dört bölümden oluşur. Monokromatik bir yapıya sahip olan ilk bölüm, armoni üzerine çeşitlemelerden meydana gelir. İkinci bölüm hareketli ve neredeyse agresiftir. Kararlı altyapı ve aksak üst kontürler arasında belirgin bir tezat vardır. Üçüncü bölümde birinci bölümün izleri görülür, ama armoni ve dokuda değişiklikler fark edilir. Son bölümde ise ikinci bölümle benzerlikler bulunur. Ancak bitişe doğru eser ağırbaşlı bir tona kavuşur. (Süre 10’)

  • Wolfgang Amadeus Mozart
    Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No. 19, Do Majör, K 465 “Disonans”
    I. Adagio-Allegro
    II. Andante cantabile
    III. Menuetto: Allegro
    IV. Allegro molto

Genellikle neşeli atmosferiyle birlikte, oda müziği çalmanın üstün zevkinin olağanüstü biçimde gerçekleştiği, Mozart’ın Haydn’a ithaf ettiği altı kuartetinin sonuncusu, Disonans olarak da anılan Do Majör Dörtlü’dür (KV465). 14 Ocak 1785’te tamamlanan bu eser, bir öncekiyle birlikte, sonradan gelen bestecileri, en çok da Beethoven’i etkileyen eserlerin başında gelir.

Liedleriyle tanınan Carl F. Zelter’e 1829’da yazdığı mektupta Goethe şöyle der: “Bu cins sergilemeler, yaylı çalgılar kuartetlerinin yorumu, benim için öteden beri enstrümantal müziğin en anlaşılır olanıdır: Dört tane aklı başında adamın aralarında konuşmalarını dinliyorsun, onların bu eklemelerinden bir şeyler öğrendiğine inanıyorsun ve çalgıların özelliklerini tanıyorsun.” Müziğe pek yakın olmamakla birlikte, oda müziğinin en belirgin gözlemini saptamış olan Goethe’nin bu sözlerine en uyan dörtlülerin başında olanlardan biri de Disonans Kuarteti’dir.

Mozart bu son kuartet’i de bitirip not defterine kaydettikten sonra Haydn’ın huzurunda bir konser düzenlenmiş, bu eser çalınmıştı. Mozart hemen Salzburg’daki babasına yazdığı –günümüzde kayıp olan– mektupta bu konseri anlatır. Daha sonra 12 Şubat 1785’te, Haydn’dan başka Leopold Mozart’ın da bulunduğu ev konserinde dörtlü yorumlanmış ve Haydn, Mozart’ın besteci olarak büyüklüğü konusunda ünlü konuşmasını yapmıştır.

Esere verilen, –Latince Dis=çift ve Sonare=ses çıkarmak kelimelerinden oluşan– Disonans deyimi, iki sesin kulakta alışılmış tek bir ses (konsonans) olarak değil de, farklı etkilerini yitirmemiş iki ses olarak bileşimini belirtir. Kuartetin 3/4’lük ölçüde, Do Majör tonda ağır (Adagio) tempoda başlayan 1. Bölümünde birbirini kesen disonans sesler ve kromatik, tınısal sürtünmeler esere bu adın takılmasına neden olmuştur. Mozart’ın çağdaşlarının anlayış göstermedikleri bu durum, yanlışlık olarak da kabul edilmiş, bu “hata” düzeltilmek bile istenmiştir. Bugün çok normal olarak karşılanan disonans, Rokoko’dan klasik çağa geçişte kullanılmamasına karşın, Rönesans döneminde Monteverdi’nin (1567-1643) eserlerinde görülmüş; uyumlu bir beraberlik yansıtmayan, sanki çözümünü beklermiş gibi tınlayan benzer disonanslar yer almıştı.

Disonans, eserin birinci bölümündeki, Mozart’ın en kişisel damgasını vurduğu eserlerinden biri olarak nitelenen Adagio girişte gerçekleşir. Viyolonsel baslarda Do sesini sürekli tutarken, buna hemen viyola katılır; onları ikinci keman izler. Başlangıcın La bemol Majör olduğu basta belirginleşince de Mozart birinci kemanı La’da başlatır. Böylece “çapraz durum”, ikinci kemanı ve viyolayı kesen bir disonans oluşmuştur. Eski müzik teorilerinde yasak olan bu durumu Mozart Sol Majör’de çözdükten sonra aynı oyunu bu kez bir tam ses daha pes uygular. Ancak tüm bu anlaşmazlıklara karşın, ağır (Adagio) bölmeyi izleyen ilk Allegro’daki ana tema aydınlık ve masum bir havadadır; ama Mozart bu temanın melodik unsurlarından elde ettiği zengin malzemeyi tematik olarak işler. Enerjik bir Sol Majör akordan sonra zengin figürlü ikinci tema duyulur, gerçek karşıtlığı ise üçüncü tema sağlar. Gelişim ise törensel olmaktan çok, ana temanın dik başlı şekillenmeleriyle ilgi çeker.

3/4’lük ölçüde ve Fa Majör tondaki şarkı söyleyen, ağır ve ezgisel (Andante cantabile) tempodaki 2. Bölüm zarif bir arya gibi başlar. Ancak sekizlik ve onaltılık notalarla karşı tema, değişik çalgıların diyaloglarıyla sergilenirken bu şiirsel anlatımıyla güzel anlar oluşturur. Bu bölümde giriş Adagio’sunun yansımaları da sezilir.

3/4’lük ölçüde, Do Majör tonda ve çabuk (Allegro) tempodaki 3. Bölüm Menuetto ise cümleden cümleye değişen ritmik-dinamik kontrastlarıyla dikkat çeker: Sevimli halk müziği havasıyla katı ve sert hareketler tam bir karşıtlık oluşturur. Hafif (piano) ve güçlü (forte) nüanslarla tatlı-buruk menuet’in trio bölmesi ise karanlık Do minör tondadır ve tüm bu davranışlar bu tutkulu trio’da artar.

Do Majör tonda, 2/4’lük ölçüde, oldukça çabuk (Allegro molto) tempodaki 4. Bölüm, sonat formunda olmakla birlikte Haydn’ı anımsatan ateşli rondo unsurları da sezilir. Özellikle ana temanın melodik çizgisi, büyüleyici neşesi yanında, şaşırtıcı susuşlar ve anlamlı cümleler de içerir. Birinci kemanın virtüoz pasajları ve sürprizli üçlü sıçramalarla seçkinleşen finalde Mozart, çok değişik unsurları ustaca kaynaştırmıştır. (Süre 29')

-İRKİN AKTÜZE


  • Steve Reich
    Yakup’un Merdiveni

Amerika’nın yaşayan en büyük bestecilerinden Steve Reich’ın, İstanbul Müzik Festivali ile Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın da ortak siparişçisi olduğu yeni eseri Yakup’un Merdiveni adını taşıyor. Eserin dünya prömiyeri 5 Ekim 2023’te New York’ta Jaap van Zweden yönetimindeki New York Filarmoni Orkestrası ve Synergy Vocals topluluğu ile yapıldı. Tüm dünyada övgülerle karşılanan eser hakkında New York Times; “mücevher gibi bir 20 dakika” yakıştırmasını yaptı.

Yaylı grubu ve vurmalılarla hızlı bir açılışa sahip olan eser, neredeyse bir barok dönemi yapıtıymış izlenimi yaratıyor. Zaten Reich da eserini bir merdiven gibi, inişleri ve çıkışları olan, yükselen ve alçalan bir formda bestelediğini ifade ediyor: “Yakup'un Merdiveni, dört bölümden oluşuyor. Başlangıçta bu dört bölüm kısaca tanıtılıyor, daha sonra her biri genişleyip gelişiyor. Muhtemelen notaların ‘haberci’ olduğunu düşünmemin bir sonucu olarak, müziğin de büyük çoğunluğunun enstrümantal olması gerektiği sonucuna vardım. Ancak son bölümde sesler uzun uzun geri dönüyor, yükselip alçalıyor ve sonunda tekrar yükseliyor.”

Parça, başlangıcından itibaren sürekli bir vibrafon akışıyla ilerliyor. Ritimler sanatçını bir diğer bestesi olan “Traveler’s Prayer”a kıyasla çok daha sert, melodiler daha parlak ve bu haliyle Reich’ın da söylediği gibi, merdiven metaforuyla tam bir uyuma sahip... (Süre 20’)

Yukarı