PROGRAM NOTLARI
- Hasan Uçarsu
Toprak Sever İnsanları Birer Birer 
“2020 senesinin müzik dünyasında Beethoven Yılı olarak kabul edilmesi münasebetiyle, İstanbul Müzik Festivali, koro ve orkestra için Beethoven temalı yeni bir eser bestelememi istedi. Pandemi şartlarının getirdiği olumsuz koşullar nedeniyle İKSV, Siemens ve Tekfen Vakıflarının destekleriyle bestelenen müziğim bugüne dek seslendirilemedi. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 1955’te yayımlanan Asu adlı şiir kitabından Yeşeren Toprak şiirini ele aldığım Toprak Sever İnsanları Birer Birer adlı eserimde; toprağı, dağları, böcekleri, yosunları, tohumları, gelincikleri, gecesi, gündüzü, kokusu, rengi, ürpertisi ve dokunuşuyla tüm insanları saran, kim olduğumuza bakmadan, bizi ayırmadan birer birer seven doğayı, engin bütünlüğü içinde, varlığımızın derinliklerinden ‘bize bir barış türküsü söylerken’ duyacağız. Bu müzik, bir doğa güzellemesi olmanın ötesinde tabiatla birlikte onun bağrında hayat bulan insanı, toplumsal ve insanî özellikleri içinde doğayla olan ilişkisini anlamlandırmaya gayret eder. Bu yanıyla da Beethoven’ın sanat dünyasının belirleyici fikirlerinden olan ve günümüzde giderek daha ıstıraplı ve içinden çıkılmaz bir meseleye dönüşen doğa ve insan ilişkisine kendi dönemi, kültürü ve anlayışı çerçevesinde yaklaşır.” (Süre: 25’)
— HASAN UÇARSU
Yeşeren Toprak
					Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914–2008)
					Toprak bu her bahar yemyeşil toprak
					Düşündüğü bellisiz
					Güldüğü bellisiz
					Ümidettiği bellisiz
					Toprak, insanlarla beraber
					Öyle canlıdır ki binlerce, yüz binlerce canla
					Böcekleri, kökleri, yosunları
					Karışmaktadır bir tek yaşamaya pırıl pırıl
					Kımıldandığını duyabilirsin
					Dokunursan ona
					
					Seversiniz ürünlerini
					Onun tadına varamazsınız
					Ulu tadına
					Aydınlık tadına
					Yabancısınız yer yer
					
					Kiminiz genişletir tarlasını varır traktörlerle derine
					Doldurur sadece ambarını
					Boşalırken nefes nefes kiminiz
  
					Kiminiz hâlâ kara sapanın ardında
  
					Tanrıdan bilir yoksulluğunu
					
  
					Vurulur da bir nadas kesiğinde
  
					Borazanların, trampetlerin rüzgârı geçerken
					Size anlatacak vakit bulamaz
					Yüce güzelliğini
					Biraz anlar amma asker
					
					Çayırında uzanırsınız kendi başınıza
					Çitlerle bölersiniz sonsuz gelinciklerinin bütünlüğünü
					Kızmaz size
					Sadece sarar her akşam
					Zümrüt dağını taşını bir yas
					
					Duyacaksın duyacaksın sen de eminim
					Biraz daha yaklaş
					Eğil
					Üzerine kardeşim
					Bilir misin ne der?
					
					Sessizliğinde
					Muhammedin, İsa’nın, Budda’nın, Konfuçyus’un
					Toprak bu her bahar yemyeşil
					Toprak bu her bahar yemyeşil toprak
					Çağırır sizi barışa.
					
					Kültür Dünyası, 4. sayı, s. 12.
					https://www.siirparki.com/daglarca51.html
					adresinden alınmıştır. Son erişim tarihi: 10 Haziran 2025.
- Alexander Borodin
Prens İgor operasından Poloveç Dansları
I. Vivace
II. Andante
III. Moderato
IV. Vivace 
Rus besteci Aleksander Borodin, Rus halk şarkılarını konser ve opera müziği için bir kaynak veya örnek olarak kullanma konusunda kendisini Mihail Glinka’nın öncü çabalarını sürdürmeye adayan beş besteciden biriydi. Kimya ve tıp profesörü olarak geçimini sağlayan Borodin, kendini “Pazar bestecisi” olarak tanımlıyordu. Dağınık, ama tatlı ve cömert mizacına rağmen müzik kataloğunun pek de kalın olmaması, hayat şartlarından ileri geliyordu.
Sanatçı, Balakirev ile tanıştıktan sonra ulusal müzikten yararlanmaya başladı ancak ayrıntılarla çok uğraştığı için üzerinde 20 yıl çalıştığı Prens İgor operasını tamamlayamadı. Metnini de bizzat yazdığı operanın tarihsel kişilerini araştıran Borodin, kendisine bu fikri veren müzik eleştirmeni Vladimir Stassof ile 1869’dan sonra birlikte çalıştı. 1800’lerde bulunan İgor’un Ordusu adlı eski bir Rus destanından yararlanarak 12. yüzyılda geçen olayları konu alan opera, bu kadar çalışmaya karşın yine de bitirilemedi. Kimya çalışmalarıyla uğraşan ve Rus hükümeti tarafından bu konuda ödüllendirilen Borodin, müziğe az vakit ayırabilmekteydi. 15 Şubat 1887 günü, karnaval eğlencesi için evinde davet veren, şarkılar söyleyip konuklarını eğlendiren Borodin, o gece aniden ölünce opera yarım kaldı. Ancak, bölümleri çok kez Borodin’den piyanoda dinleyen Glazunov’un olağanüstü belleği yardımıyla notaya alındı. Rimski-Korsakov’un da orkestrasyonu yapmasıyla önce uvertür, sonra da opera tamamlandı ve ilk kez 21 yıl sonra 4 Kasım 1890’da Petersburg’da seslendirildi.
Borodin’in tamamladığı eserler olağanüstü melodik çekicilik barındırır; müziğinde çoğunlukla ailesinin kökenini yansıtan hoş bir Doğu tınısı, duyusal ve şiirsel bir güzellik bulunur. (Süre: 14’)