AÇILIŞ KONSERİ: İSTANBUL DEVLET SENFONİ ORKESTRASI & İLYUN BÜRKEV

PROGRAM NOTLARI

  • Giuseppe Verdi
    Otello Operası’ndan Dans Müziği

Şaheseri Aida’dan sonra uzun süre başka eser yazmayan Verdi, tanınmış besteci Arrigo Boito’nun arzusu üzerine, onun Shakespeare’in Othello adlı oyunu üzerine aynı adla yazdığı librettosunu bestelemiş ve opera 5 Şubat 1887’de Milano’da büyük başarı kazanınca, Verdi yeniden doğmuştur.

Otello’nun konusu 15. yüzyıl sonlarında Kıbrıs’ta geçer. Venedik devletinin valisi magribi Otello, güzel Desdemona ile evlidir. Otello’ya kızan yaveri İago, kıskandığı subay Cassio’dan da intikam almak için Desdemona’nın düşürdüğü mendille bir komplo hazırlar ve bunda başarılı olur; kıskanç Otello artık çılgın gibidir.

Otello’nun Aryası “Dio! Mi potevi scagliar”: 3. Perdede kalenin büyük salonunda hiçbir şeyden haberi olmayan Desdemona, Cassio’nun affı için yalvarınca Otello’nun acısı artır. Önce kendine acıyan tarzda, operadaki en kapsamlı aryasını söyler: “Di! Mi potevi scagliar...” (Tanrım, dayanacak gücüm kalmadı).

“Salce, salce” : 4. perdenin başında Desdemona yatak odasında kederli bir halde, geçmişi ve annesinin beslemesi Barbara’yı, onun söylediği “Ah, söğüt ağacı” (O salce, salce) adlı şarkıyı anımsar: Vadide kimsesiz ağlayarak şarkı söyleyen bu söğüt ağacı onun mezar taşıdır.

“Ave Maria”: Yine aynı sahnenin devamında Desdemona hizmetçisi çıkınca, diz çöker ve Meryem Ana’ya dua eder; önceki aryasıyla aynı saflıktaki sakin ve dokunaklı şarkısı Ave Maria’yı söyler (Ave Maria plena dé grazia). Öleceğini hissetmiş gibidir. Hazreti Meryem’den bugün de –ölüm saatinde olduğu gibi– yüce bağışını diler ve yatar. Biraz sonra kocası Otello içeri girecek ve suçsuz Desdemona’yı boğarak öldürecektir. (Süre 6’)

-İRKİN AKTÜZE


  • Edvard Grieg
    Piyano Konçertosu La minör, op. 16
    I. Allegro molto moderato
    II. Adagio
    III. Allegro moderato molto e marcato-quasi presto-Andante maestoso

1900’lü yıllarda çok rağbet gören La Minör Piyano Konçertosu bugün de Grieg’in en önemli senfonik eseri sayılmaktadır. Daha başlangıçta Schumann ile güçlü bir benzerlik yansıtan konçerto, sonraki bölümlerde bu özelliğini yitirir ve etkili, melankolik halk ezgileriyle seçkinleşir. Ünlü piyanist ve şef Hans von Bülow’un Kuzeyin Chopin’i olarak tanımladığı Grieg, orkestrayı da Chopin’den daha iyi ve etkili kullanmış, renkli orkestrasyon yanında solo piyanoyu parlak şekilde değerlendirmiştir.

Konçertonun 1. Bölümü La minör tonda, 4/4’lük ölçüde, çok ılımlı çabukluktaki (Allegro molto moderato) tempoda, timpaninin kreşendo vuruşlarını hemen izleyen piyanonun tipik motifi Schumann tarzında duyurmasıyla başlar. (Grieg önce timpaniyi iki korno ile duble etmiş, ancak sonraki düzeltmelerde bundan vazgeçmiştir.) Schumann’ın konçertosunu Grieg, Leipzig’de öğrencilik yıllarında onun eşi Clara’dan dinlemiş ve çok etkilenmişti. Ancak piyano yazısı Liszt’e benzeyen eseri Grieg 1906-1907 yıllarında birkaç kez elden geçirmiş, ama onun bazı öğütlerine uymamış; birinci bölümde ikinci temayı duyurma görevini viyolonsellerden alarak trompetlere vermemişti... Piyanonun savaşçı pasajlarına orkestra cevap verir. Sekiz mezür süren ilk ana temayı da tahta üfleme çalgılar duyurur, bunu piyano alır ve işler. İkinci temayı viyolonseller belirler, piyano yine bunu alır ve genişletir. Piyanonun her hamlesi orkestra ile güçlendirilir. Ana temanın tekrar duyuluşu korno, yaylılar ve piyano tarafından sırayla geliştirilir. Bölümün sonundaki uzun rapsodik kadans bir doruk oluşturur. Burada ana tema virtüoz biçimde üç bölmeli tarzda işlenir. Bu aşırı “piyanistik” kadans nedeniyle de pek çok yorumcu bu konçertoyu repertuarına almıştır. Trillerle orkestraya söz verilir. Kısa bir coda ile piyano ile orkestra arasındaki mükemmel ve lirik iletişimi sergileyen bölüm sona erer.

2. Bölüm Re bemol Majör tonda, 3/8’lik ölçüde, ağır (Adagio) tempoda Grieg’in en duygusal sayfalarını içerir. Grieg’in Amerikalı biyografi yazarı Henry T. Finck’in “Ağır bölümdeki orkestra girişinden daha sevimli hiçbir şey olamaz” diye tanımladığı bölüm kuzey atmosferinde hüzünlü bir halk ezgisi gibidir. Sürdinli yaylıların 24 mezür boyunca duyurduğu büyülü temayı piyano ince ve zarif fligranlarla süsler. Bu tını çekiciliği, orkestra ile piyanonun değişik ezgileri, anlaşmazlığa düşmeden ayrı ayrı sergilemesiyle güzelleşir. Sona doğru güçlenen tını kornonun dekreşendo sinyaliyle yine piyano trillerine dönüşür, sonra ekolu trillerle azalarak söner…

Ancak nefes alınabilen bir fermata’dan sonra önce çok ılımlı çabukluktaki (Allegro moderato molto) tempoda, 2/4’lük ölçüde ana tonalite La minörde girilen Final’e Norveç dans ritimleri egemendir. Kısa girişle hemen hemen rapsodik anlatıma yönelinirken piyanonun çok canlı (poco animato) egemenliği izlenir. Canlı piyano partisi ve hafif orkestra eşliğiyle havalı bir çekicilik oluşturulur. İlk tema daha canlıdır. Kısa bir kadanstan sonra ikinci tema ise, kristal kar taneleri gibi tınlayan yaylıların tremolo eşliğinde flütün tiz ve akıcı sesiyle duyurulur. Piyano bu tema üzerine yumuşak ve zarif düşüncelere dalar gibidir. Bu kısa şarkıdan sonra tempo hızlanır, canlanır. Çok hızlıya yakın (quasi presto) tempoda, dinamik piyano hayranlıkla izlenir. İlk tema baş döndürücü şekilde gelişir. Sona doğru ilginçleşen ritmik yapıda ana tema bu kez 3/4’lük ölçüde bir stretta gibi çok hızlı sergilenir; bu bir Norveç sıçrama dansıdır. Ancak eser ağırca ve görkemli (Andante maestoso) tempoya dönüşür, tüm orkestranın tını zenginliğiyle duyurulan sevimli ikinci temanın yücelmesiyle bir dorukta, solo çalgının güçlü akorları eşliğinde fortissimo sona erer.

Konçerto Almanya’daki 1872 Leipzig yorumunda eleştirmenlerce soğuk karşılanmış; İngiltere’de 18 Nisan 1874 Crystal Palace’da –Grieg’in Leipzig’den sınıf arkadaşı– Edward Dannreuther’in yorumu ise eleştirmenleri ikiye bölmüştü. Grieg eserini basacak yayınevi bulamamış, sürekli düzeltmelerle uğraşmıştı. On yıl sonra ikinci basımda da bir sürü değişiklik yapmış, ölümünden altı hafta önce esere iki korno daha eklemişti. 1917’deki Peters’in üçüncü basımında hepsi yer aldı. Grieg’in tüm yayın hakkını elinde bulunduran Peters’in Musevi asıllı sahibi, 1930’larda Nazi tehdidine karşı 300 sayfalık el yazmasıyla –29 beste ile– Londra’ya kaçtı. Ölümünden sonra ise New York’ta oturan yengesi bunları 1985’te 614.000 dolara Norveç hükümetine sattı ve notalar ile mektuplar Bergen Grieg Arşivi’ne gönderildi. (Süre 30’)

-İRKİN AKTÜZE


  • Pyotr Ilyich Tchaikovsky
    Romeo ve Juliet Fantezi Uvertürü, TH 42

Çaykovski, ilk önemli senfonik eseri olan Fantezi Uvertürü, Rus Beşleri adlı grubun lideri olan Balakirev’in öğüdü ve öngördüğü plan üzerine, 1869’da yazdı. Belçikalı soprano Desirée Arot ile sonu düş kırıklığıyla biten aşkın umutsuzluğuyla 29 yaşındaki Çaykovski, konuyu Shakespeare’in aynı isimli trajedisinden alarak, büyük bir duygusallıkla bestelemiş, ancak 16 Mart 1870’te Moskova’daki ilk seslendirilişi müzikseverlerce iyi karşılanmamıştı. İkinci versiyon 1871’de önce Berlin’de yayımlandı ve ertesi yıl 17 Şubat 1782’de St. Petersburg’da ilk kez seslendirildi ancak pek ilgi görmedi. Bunun üzerine eseriyle 10 yıl daha uğraşan besteci, 10 Eylül 1880’de ona bugün çalınan şeklini vermiş, ancak Opus numarasını belirlememiştir. Bu arada kendi de Shakespeare’in Kral Lear’i için sahne müziği bestelemiş olan Balakirev’in öğütlerine –mektuplarında belirttiği gibi– tam uymamış, eserde kendi istediği düzeltmeleri yapmıştı. Bu üçüncü versiyon ilk kez 1 Mayıs 1886’da Tiflis’te çalındı.

Önceleri Viyana’da Hans Richter, Paris’te Jules Pasdeloup gibi ünlü şeflerin önayak oldukları konserlerde başarı kazanamayan, fakat zamanla sevilen eserde, 1840’larda temeli Liszt tarafından atılan senfonik şiir geleneğine uyulmuş; ancak trajedi bütünüyle alınmayıp önemli karakterler sembolize edilmiştir.

Fantezi Uvertür’ün pek ağır olmayan, orta hızdaki (Andante non tanto quasi) törensel girişi Rahip Lorenzo’yu simgeleyen ciddi temayla başlar. Bunu izleyen canlı bölme şen ve ılımlı (Allegro giusto) tempoda iki düşman aile Montegü ile Kapulet’lerin düellosunu anlatır. Sert akorlar düelloyu, zillerle elde edilen ani vuruşlar kılıçların çarpışmasını gergin bir havada yansıtır. Daha sonra iki sevgilinin, Romeo ve Jülyet’in aşk teması korno ve fagotların eşliğinde, özellikle İngiliz kornosunun ve sürdinli viyolaların duyurduğu zarif ve ateşli ezgiyle orkestrada duygulu bir şarkıya dönüşür. Ancak fagot, gelecekteki felaketi haber verir gibidir. Rahip Lorenzo’nun teması ve düşman ailelerin kindar çarpışması tekrar belirir. İki sevgilinin trajedisi ağır ve hüzünlü bir havayla (Moderato assai) duyulurken, Çaykovski’nin burada dinleyiciyi daha da çok etkileyebilmek için kullandığı, kaderin darbelerini anımsatan güçlü timpani vuruşları arasında ölüme, mutsuz sona ulaşılır. (Süre 19’)

-İRKİN AKTÜZE

Yukarı